Ayıplı şirketlerin yeni taktiği “yeşil badana” mı?-Yılmaz Parlar

  Ayıplı şirketlerin yeni taktiği “yeşil badana” mı?

Pandemi süreci ile birlikte Ekonomi Gazetecileri Derneği’nin (EGD) başlattığı toplantılar, konularında uzman pek çok kişi ve kurumların yoğun ilgi ve desteği ile devam ediyor. Türkiye’de farklı sorunlara yeni bakış açıları kazandırma ve çözüm arayışlarının sürdüğü toplantıların yedincisi olan İzmir’deki Küresel Isınma Kurultayı sırasında ortaya çıkan “yeşil yıkama” kavramı, geçtiğimiz akşam Türkiye’nin en önde gelen uzman isimlerinden biri olan Dr. Uygar Özesmi’nin verdiği seminerde detaylarıyla irdelendi. Yoğun bir katılımın olduğu seminer, izleyenlerden gelen sorularla geç saatlere kadar devam etti


EGD Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğünde “Sistemik Bakış: Orman Yangınları, İklim Krizi ve Yeşil Yıkama” başlığıyla Dr. Uygar Özesmi tarafından verilen seminerde, özellikle yeşil ekonomi konusunda atılan kimi adımların, sergilenen bazı faaliyetlerin sahte ve toplumu yanıltıcı olduğu vurgulandı.

Türkiye’de sertifikalı sürdürülebilir orman alanları yalnızca yüzde 28

Sistematik bakış açısıyla Türkiye’deki orman koruma alanları ve yanan ormanlar konusuna değinerek seminere başlayan Dr. Uygar Özesmi, Orman Sürdürülebilirlik Konseyi’nin Sertifikalandırma Sistemine bakıldığında 2012-2020 yılları arasında Türkiye’deki sertifikalı orman alanlarının her yıl arttığını ancak toplam orman işletmelerinin sadece yüzde 28’sinin bu sertifikayı almaya hak kazandığını belirtti.  Bu verinin aslında ürkütücü olduğunu ifade eden Dr. Özesimi, geriye kalan yüzde 72’lik alanların sürdürülebilir işletilmediği anlamına geldiğine dikkat çekti. 

Ormanlara sadece kesimlik kütük olarak bakmak yanlış

Dr. Özesmi, uydu görüntülerinden tespit yapan Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemine göre 2021’de 120 hektarlık bir alanın yandığını belirtti.  Bu alandaki yok olan ağaç varlığının bugünkü net değerle 2 milyar TL civarında olduğunu ve buraları söndürme ve ormanlaştırma maliyetinin ise 3,5 milyar TL olacağını tahmin ettiğini söyledi. Ancak buradaki TL değerleriyle ormanlara sadece kesimlik kütük olarak bakmanın yanlış olduğunu, çünkü biyolojik çeşitliliğin de korunması gerektiğini dile getirdi. Ne yazık ki biyolojk çeşitlilik açısından Türkiye’de sadece 46 koruma alanından oluşan 408 bin 500 hektar alan olduğunu bunun yanan alanın sadece 3,4 katı olduğu düşünülürse korunan alanları tüm orman alanının %30’una çıkartmak gerektiğini ifade etti.

Kalitesiz linyit kömürü çıkartmak üzere İkizköy’de ormanların kesilmek istendiğini, kömürün termik santrallerde yakılması ile ortaya çıkan karbonun sera etkisini tetiklediğini, bu negatif döngüsel sürecin sonunda artan iklim krizi ile ortaya çıkan orman yangınlarının yine dönüp gelip o termik santralı tehdit ettiğini gösterdi. Bu örnekten yola çıkarak sürecin iklim değişikliğine, iklim değişikliğinin de afetlere neden olduğunu veriler ve grafiklerle anlattı. 




Ayıplı şirketler, şimdi de “Yeşil Badana” ile aldatıyor

İklim Değişikliği ile mücadele konusunda şirketlere ve bireyleri temsil eden STK’lara artık daha büyük sorumluluklar düştüğüne dikkat çeken Dr. Özesmi, bu konuda yeterince toplumsal bir bilinç oluşmadığını verdiği bir örnekle açıkladı. Türkiye’deki son yangınlarda öne çıkan bir sanatçımızın kurduğu çok değerli bir derneğin dünyanın büyük ve iklim değişikliğine neden olan ayıplı fosil yakıt şirketlerinden biriyle “ahbap” ilişkisi içine girip maddi desteği kabul etmesinin tam da bu şirketlerin “Yeşil Badana”sına denk düştüğünü ifade etti. Bu nedenle, afetler ve orman yangınlarının başlıca nedenlerden biri olan İklim Değişikliği sorununun temelindeki iş modellerinin ekolojik ve sosyal faydası ile sağlık gibi toplumsal zararları hakkında herkesi bilinçli olmaya davet etti. Yeşil Yıkama’yı önlemek için özellikle bilim insanları, ekonomistler ve gazetecilerin sorgulayıcı ve bilinçli olması gerektiğinin altını kalınca çizdi. Dr. Özesmi’ye göre “Yeşil Badana”yı önlemenin yolu, şirketlerin üretim süreçlerinin denetlenebilir ve şeffaf hale gelmesinden, üretimlerinin insana ve doğaya ne fayda sağladığının ölçümlenebilir olmasından geçiyor. Ancak böylelikle, iklim değişikliğine neden olan şirketlerin toplumu aldatma yönünde artık “yeşil yıkama” ya da “yeşil aklama” yapamaz hale gelmeleri sağlanabiliyor.  

Yeni ekonomik sistemde şirketler de aktivist olmak zorunda

Dünyada artan çevre duyarlılığı, “İklim Değişikliği” ile mücadele ve “Sürdürülebilir Kalkınma” ilkeleri ile şekillenen yeni ekonomik düzende artık şirketlerin de bir aktivist gibi davranmak zorunda olduğuna vurgu yapan Dr. Uygar Özesmi, dönüşen sürecin şirketler için bir fırsat olduğuna dikkat çekti. Amerika Birleşik Devletleri’nde 2020 araştırmalarında Moderna ve Pfizer’ın dahi önünde en itibarlı şirket olarak “Patagonia” giyim ve spor malzemeleri şirketinin çıktığını, bunun nedeninin de aktivist bir şirket olmasında, müşterilerini çevre hareketi bağlamında örgütlemesinden kaynaklandığını söyledi.  Şirket ayrıca sivil toplum kuruluşlarına destek olurken, yeni döngüsel ekonomik sisteme uyumlanma ve ekolojik inovasyon konusunda başarılı olduklarını söyledi.. 




Artık tüketim değil doğayla dost “türetim” ekonomisi dönemi 

İklim Değişikliği ile mücadele sürecinde insanların doğayla uyumlu ve barış içinde oldukları bir gelecek için çalıştıklarını dile getiren Dr. Özesmi, dünyada artık ayıpsız mal ve hizmet üreten şirketlerin olduğu bu yeni bir iş modelinin giderek yaygınlaşacağına dikkat çekti. 

Türkiye’den çıkan ve Dünya’ya yayılan bir Good4Trust “iyiliğe güven” topluluğu oluşturduklarını açıklayan Dr. Uygar Özesmi, artık tüketim değil “Türetim Ekonomisi” kavramı ile ekolojik ve sosyal açıdan adil üretim ve hizmetlerin oluşturduğu, iyilik ve güvene dayalı bir ekosistemin geliştiğini belirtti. Özesmi’nin verdiği bilgiye göre Good4Trust’ta niyet belgesini imzalayan ve üretim süreçlerini beyan ederek yedi üyeden oluşan seçici konsey tarafından onaylanan 344 üretici işletme faaliyet gösteriyor ve yaklaşık 20 bin kişi bu topluluğa üye.

yilmazparlar@yahoo.com

İzmir’in Refahını Artırmak ve Adil Paylaştırmak -Yılmaz Parlar

  İzmir’in Refahını Artırmak ve Adil Paylaştırmak 


Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) tarafından düzenlenen ve  İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in desdekleri ile İzmir tarihi Havagazı Fabrikasında, 14-15 Haziran 2021 tarihlerinde hibrit temasıyla 15.ncisi gerçekleşen Isınma Kurultay ikinci gününde  “Daha İyi Bir Yaşam İçin Kooperatifçilik Zirvesi işlendi.



İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’de köylümüz ve çiftçimiz başta olmak üzere tüm şehrin refahını artırmak ve bunu adil bir biçimde paylaştırmak için çalışıyoruz. Kooperatifçilik bu hedeflerimiz doğrultusunda önemli araçlardan biri”dedi



Daha iyi bir yaşam için kooperatifler olmazsa olmaz


Ekonomi Gazetecileri Derneği Başkanı Celal Toprak “Cumhuriyet döneminde kooperatiflerin çok önemli işlevleri olmuş. Sonraki dönemde kent kooperatifleri önemli başarılara imza atmış. Ama bir türlü kooperatifçilikte sürdürülebilir bir başarı elde edememişiz. Bu, üçüncü dönem. Artık hata yapma şansımız yok. Daha iyi bir yaşam için kooperatifler olmazsa olmaz” dedi. 


İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, EGD Gazetecilere İzmir Tarımı ve kooperatifçiliğin geliştirilmesine yönelik çalışmaları hakkında bilgiler verdi.


Ülkemizde suyumuzun yüzde 77’si tarım için kullanıldığını, vahşi sulamayla içecek suyu bulamıyacağımızın altını çizen Soyer, “İzmir Tarımı ile ekonomik değeri yüksek, suyu az tüketen, bu toprakların atalık tohumlarını ve stratejik ürünlerini destekleyecek bir politika izleyerek, tarımda harcanan suyu yüzde elli oranında azaltmayı hedefliyoruz. Su israfını modern yöntemlerle değiştiriyoruz. Böylelikle, kuraklığa karşı çiftçimizi ve şehrimizdeki milyonları koruyor, içme suyu kaynaklarımızı teminat altına alıyoruz” dedi. 

 


Kooperatiflerin üreten çiftçiyi, köylüyü koruduğunu bunun döngüsünü örnekledi.

 

Başka Bir Tarım Mümkün vizyonu doğrultusunda İzmir Tarımı politikaları ile yürüttükleri ifade eden Soyer “İzmir’de köylümüz ve çiftçimiz başta olmak üzere tüm şehrin refahını artırmak ve bunu adil bir biçimde paylaştırmak için çalışıyoruz.” şeklinde Kooperatifçilik hedefleri doğrultusunda icraatlarından örnekler verdi.



İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’ni kurduk

 

İzmir Tarımı ürün deseninin planlanmasından lojistiğe, ürünün işlenmesinden satış ve ihracatına, ARGE ve eğitim faaliyetlerine kadar kapsamlı ve çok yönlü bir süreci kapsadığını, Sasalı’da ‘İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi’ni kurduklarını söyledi.


Soyer kooperatifler üzerinden yaptıkları milyonlarca liralık alımın, önümüzdeki iki yıl içerisinde yaklaşık üç kat artacağını, müjdeledi 


Atatürk, iki kooperatifin kurucusu ve ortağı olmuştur 

 

Zirvede Prof. Dr. Ziya Gökalp Mülayim’in Atatürk ve kooperatifçilik üzerine olan video kaydı da yayınlandı.


Mülayim, “Atatürk, iki kooperatifin kurucusu ve ortağı olmuştur; bunun dünyada örneği yoktur. Türkiye’de çok fazla küçük üretici var. Küçük üreticiler kooperatif yoluyla gelişebilir. 

 


Kooperatifçilik moda akım değildir


Moderatör, ekonomist gazeteci yazar Meliha Okur panelde Türkiye’de kooperatifçiliğin sorunları ve çözüm önerileri üzerine konuşuldu. “Dünya tarihine bakınca 15 bin savaş çıktığını görüyoruz. Bu savaşların sebebi sudur. 2020 ve sonrasında dünya siyasetinde su konusu gündemde olacak. Tarımdaki vahşi sulama bu süreci hızlandırıyor” sözleriyle suyun önemine bir kez daha dikkat çekdi.


Ege Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Prof. Dr. Murat Yercan kooperatifçiliğin bir amaç değil araç olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Asıl olarak gıda güvenliği, aile çiftçiliğinin sürdürülebilirliği, genç ve kadın çiftçilerin korunmasının amaç olması gerektiğini söyleyen Yercan, “Kooperatifçilik moda akım değildir. Türkiye’de çok fazla kooperatif var. Bu, sürdürülebilir bir sistem değil. Kooperatif sayısını arttırmadan ortak sayımızı arttırmamız gerekiyor” dedi.

 



Kooperatifçilik tarihinde İzmir’in önemi


Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hakkı Uyar “Atatürk 1913-1915 yıllarında Bulgaristan’da askeri ateşe olarak kalıyor. Orada kooperatifçilik sayesinde köylünün nasıl kalkındığını görüyor. Türkiye’de de başlamasını istiyor. Atatürk bir yandan meclis kurmaya, düzenli ordu oluşturmaya çalışırken bir yandan da köylülüğü örgütlemek için kooperatifçilik için uğraşıyor” açıklamalarında bulundu


İzmir İktisat Kongresi’nin İzmir’de yapılmasının nedeni, “İzmir, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı ve bittiği yerdir. Aynı zamanda ekonomik kalkınmanın başladığı yerdir. Atatürk yeni Türkiye’nin ekonomi politikalarının değişeceğini söylüyor. Yeni Türkiye’nin fetih değil ekonomi devleti olacağını anlatıyor. Ve diyor ki ‘Kılıçla fetih yapanlar yerlerini samanla fetih yapanlara terk edecektir.’ İzmir, bu nedenle tarım kooperatiflerinin başlangıç yerlerinden biridir” şeklinde Atatürk’ün kooperatifcilik hamlesini başlatdığını vurguladı. 

 

Ortak sayısı artmalı 

Milli Kooperatif Birliği Başkanı Muammer Niksarlı   “Türkiye’deki birliklerin yüzde 60’ı kendi üst birliğine bağlı değil. Merkez birliklerin Milli Kooperatif Birliği’ne bağlı olma oranı da yüzde 15. Kooperatiflerin kendi yapısına bakınca yüzde 65’inin bireysel ortak sayısının 100’ün altında olduğunu görüyoruz. Bu sayılarla piyasada ekonomik faaliyet yapmak zor” dedi. Kooperatifçilikle farklı bakanlıkların ilgilendiğini, farklı yasaların 41 kooperatif türü olduğunu, denetim sistemli. dikey örgütlenme zorunluluk olmalı” dedi.  

 


Küçük aile çiftçiliği önemli

Moderatör, Köy Koop İzmir Birlik Başkanı Neptün Soyer tarımda kadının rolünün önemine değindi. BM, 2014 yılını küçük aile çiftçiliği yılı ilan etdiğini, küçük aile çiftçiliği önemsendiğini, birlikde güçlü hareket kabiliyetinin gerçekleğini söyledi.      

 

Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkan Yardımcısı Seval Doğanlar  Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı Suna Kalaycı  

Zeytinlik Gölcük Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ortağı Nazmiye Aynalı deneyimlerini paylaştılar 

 

    

 yilmazparlar@yahoo.com

Jokey Annenin At Ressamı Kızı-Yılmaz Parlar

 


Jokey Annenin At Ressamı Kızı

Sanatı daha ulaşılabilir hale getirmeyi amaçlayan Sanat Kolektifi Tabularasa Transnatıonal Art platformu  bünyesinde sanatcı Ayten Çağlar, yine at resmiyle ArtContact fuara katıldı.



Karacabeyli annesini at yarışlarında hiçbir erkek yarışcı geçememiş. Annenin izinden at sevgisiyle büyüyen atın tüm anotomisini inceleyen sanatcı Ayten Çağlar atı tuvale taşımış. Beste Gürsu ile sadakati, canlılığı, refahı ve asilliği sembolize eden  “At Türkün kanadıdır” projede kataloğun sayfalarındaki at resimleriyle yer almış. 

Fuarda kendisiyle yaptığımız söyleşi sohbetde “Türk halkının yaşamının önemli bir bileşeniydi atlar.  Atları başarılı bir şekilde ilk evcilleştiren Türk halklarıydı ve bu yeniliği komşu halklara da aktardı. At, Türklerin kutsal hayvanıdır. Ve evcilleştirilmesinin onuru onlara aittir. Sonuçta, onlardan başka kimse kısrak sütü veya at eti veya ondan yemekler kullanmadı. Başka hiçbir eski destanda ata bu kadar onurlu bir yer verilmedi. Başka bir dil yok Türkçedeki gibi çok eski, kapsamlı bir at yetiştiriciliği terminolojisinde. Bu bir spordan daha fazlası ve sadece ata binme sanatı hayatın ta kendisi. Hayat hızlı bir at gibi değil mi? Bu bir zafer meselesi bile değil, asıl şey hedefi görmek ve ona doğru uçuşu, yaşamın ve duyguların doluluğunu hissetmek.”

Atları betimlemeyen atları gözlemlemek ve boyamak için sık sık ahırı ziyaret eden Ayten Çağlar orijinalinden daha canlı eserleriyle atın gücünü, çabukluğunu, görkemini, güzelliğini, bağlılığını, resme bakan kimseye duyguyu hissetdiriyor ve atlara olan düşkünlüğünü kanıtlıyor. İnsan sanatının ilk nesnelerinden biri olan atlar eski çağlardan beri kutsal hayvanlardır. Yelenin altında gizlenen özgürlük unsuru her zaman dinamikdir.”



IKASD İstanbul Kültürlerarası Sanat Diyalogları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı  Beste  Gürsu’dan aldığımız bilgilere göre;   2020 yılında İKASD, BG Art Consultancy ve Collab İstanbul tarafından kurulan,  danışma kurulunda 27 ülkeden 44 sanat aktörünün yer aldığı, 10 ülkede temsilciliği bulunan, dijital mecralarda sergiler, içerikler ve çevrimiçi etkinlikler aracılığıyla sanatçıları dünyanın her yerinden sanatseverler ve sanat profesyonelleri ile bir araya getiren yeni nesil bir sanat platformu Tabularasa Transnational Art, standında göze çarpan diğer bir sanatcı Mersad Berber’di

Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Yugoslavya sanatının son yüzyıldaki en önemli temsilcilerinden biri olan Boşnak Sanatçı Mersad berber, Yurtdışı sanat eğitimleri alan, Art and Life Gallery, Project, Production Kurucusu ve IKASD İstanbul Kültürlerarası Sanat Diyalogları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı olan Beste  Gürsu’nun  Tabularasa’da yer aldı. Hırvatistan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Dr. Ivana Zerec özellikle eserlerini görmeye Tabularasa standı ziyaret etdi.



Tabularasa Transnational Art -ArtContact İstanbul Çağdaş Sanat Fuarı Katılımcı Sanatçılardan Ayten Çağlar ve Mersad berber  yanı sıra, Abaz Hado (Arnavutluk),  Ahmet Nejat (İran), Alem Korkut (Hırvatistan), Aliye Altunbilek, Amer Hadzic (Bosnahersek), Antony Samanıego (Amerika), Aygül Akmanova Okutan (Rusya), Berke Şimşek , Cem Özkan , Damla Gök , Emrah Yücel ,Emre Yıldır / Erinç Işık ,Ezgi Sandıkçı , Ferya Kocaçınar ,Gamze Çakır, Gökçe A.Çiftçioğlu , Hale Ürkmezgil ,Harun Başakçı,Hülya Vurnal İkizgül,  Hüseyin Abdik,  Hüseyin Suna,  Ilgın Erdem,  Joseph O Idowu (Nijerya),  Kaan Baltacı, Kadir Akyol,  Levı Vıller (Suriye) , Leyla Kara, Luıgı Ballarin (İtalya), Melihat Teparıc (Bosnahersek) , Melike Kuş,  Mercan Dede , Mirza Hasanefendıc (Bosnahersek), Muhamed Kafedzıc (Bosnahersek) , Muna Al Bader (Katar),  Mustafa Sönmez ,  Neslihan Aydınlıoğlu ,  Nilüfer Tütüncü , Orhan Yalçınoğlu ,  Recep Çiftçi , Reşat Ceylan ,  Selda Dilek Bakındı,  Sema Bicik ,  Setanay Özbek ,  Souadad Al-Sigab Kandemir (Irak) ,  Suna Akkuş ,Timur Kerim İncedayı, Tülin Onat , Yasemin Öztürk , Yuhanna Vıller (Suriye), yer aldılar.

yilmazparlar@yahoo.com

Zulmet Ama Zulmetme

  Zulmet Ama Zulmetme

Ortak Ses, “Zulmet”

Zihnin ve duyuların yaşamı arasındaki aracı olan müzik insanlar için ortak bir dildir. 

Şarkı okurken ağlayabilen, birer yağmur gibi damla damla kalbe sızan, müziğin sesinden doğan yüce heyecanı yansıtan, yüzü güzel harika bir sanatcı Derya Şen hakkında birkaç söz… 



Gerçek duygular kelimelerde değil, ruhtadır.

Pek çok sanatsal yeteneklerine ek olarak var olan sesiyle müzik dünyasının yıldızları arasına giren Tv dizi ve sinema oyuncusu Derya Şen Zulmet melodisiyle bize verdiği mesajlar sonsuzluğun sınırına getiriyor.

“Derya Şen Oyunculuk Atölyesinde”, Zulmet isimli şarkının lansmanını yapan, yetenekli sanatcı, Derya Şen, çeşitli disiplenler yelpazesinden beslenmesinin gücüyle müzik dünyasına yeni ve özgün ses olarak silinmezler arasına adını yazdırdı.

Sanatcı Derya Şen’in Zulmet isimli şarkısı, sözlerine yüklenen mana büyüklüğünü anlama fırsatı verirken, şarkının ruhu günlük yaşamın tozunu adeta temizliyor.

Zulmet şarkıda duyguların özeti vücut bulmuş, hiçbir şeyden bahsetmeden her şeyi söyleyebiliyor. Bilinçlerin derinlemesine nüfuz ederek mesajlar veriyor.

İyi performans, yaratıcılıkla eş anlamlıdır. 

Derya Şen bireysel yorumuyla Zulmet müzik parçasını ruhsallaştırmış. Dinleyicileri ve izleyicileri çevreleyen yaratıcılık, nezaket, ışık, derin sevgi Performansıyla o kadar güzel ve duygulu ki kalblere hitap ediyor, yürekleri ısıtıyor, arındırıyor ve iyiye yönlendiriyor.

Herhangi bir yorum, icra edilen müziğe bireysel bir yaklaşımı varsayar ve bu durumda bestecinin niyetleri, sanatçının bireyselliğinin prizması yoluyla, iç özgürlüğü yoluyla yeniden üretilir. Bununla birlikte, sanat özgürlüğü aynı zamanda iç disiplinle de güçlenir.

Yorum özgürlüğünün, belirli bir sanat kültürüyle gelişen yeteneklere doğrudan bağlı olduğu açıktır. Eserin doğru yorumlanmış olması ve buna bağlı olarak doğru sanatsal imgenin yaratılması yolundaki en önemli anlardan biri olarak, özgünlüğünün doğru anlaşıldığıdır.

İlk aşamada, eserle tanışan sanatçı Derya Şen, eserin tarzına, melodisine, uyumuna, ritmine, biçimine, tarzına ve türüne, müzikal anlatım araçlarına ve aynı zamanda esere dayalı zihinsel bir sanatsal imge yaratmış.

Eserin incelemenin temelinde, diğer performans örneklerini dinleme, aynı zamanda, bilgi analizi ile birlikte, icracı teknik zorluklarıda aşmış,

Sevilen sanatcının varlığı, performansı keyif verirken yaşadığı kalbi en parlak mutluluğu veriyor. Adeta güzel seslerde somutlaşan huzur.

Derya Şen’in samimi olarak söylediği ‘"Zulmet" şarkısı geçmiş ile gelecek arasında bir köprü olup benzersiz eserini harika jestlerin esnekliğiyle boyuyor. Büyüleyici gülümsemesi, romantik, dram  içeriği aklımız havada… diyerek göklere çıkarıyor.


Sanatçı Derya Şen sahneye boşuna çıkmadı. 



15 yıl boyunca, inanılmaz derecede parlak, son derece yakın ve anlaşılır bir sanatçıya dönüşmeyi başardı. Olağanüstü yeteneğini insanlara verdi. Çok haklı olarak sanatçının gerçek amacı, mümkün olduğu kadar çok insanın ismini bilmesi değil, sanatçının olabildiğince çok insana iyilikle dokunabilmesidir."


Şarkı, bir kişinin yaşayabileceği tüm duyguları yansıtıyor. Hem beklenmedik neşeye hem de sessiz üzüntüye neden olabiliyor. Sanatçı Derya Şen’in eşsiz yeteneğiyle sunduğu çarpıcı performansına hayranlık duymamak mümkün değil 


Zulmet Şarkı kimliği Yorum Derya Şen, Yapım; Dark’n dark müzik yapım. Söz ve müzik Derya Karaman Aranjör Emrah Menteş.


yilmazparlar@yahoo.com


Markalaşmak Neden Önemli

    Markalaşmak Neden Önemli

Ürünü değerli yapan marka, markaya değer verende ödül.

Lob'in Turkey Başkanı Fahri Ustaoğlu,  2021 Uluslararası Marka Liderleri Zirvesinde ürünün markasına yapılan yatırımın çok önemli olduğunu vurgulayarak,  “Marka, o ürüne kıymet, kişilik, isim veren bir değer. Markalaşmaya çok önem vermek gerekiyor."  dedi.



Başkanlğını Fahri Ustaoğlunun koordinatörlüğünü Fehim Ustaoğlunun yaptığı Lob'in Turkey tarafından düzenlenen 2021 Uluslararası Marka Liderleri zirvesi,19 ocak 2021 salı günü Tarabya, Vilayetler Evinde gerçekleştirildi. 

Hızla gelişen dünyamızda rekabetçi ve sürekli değişen marka ortamında yenilikçilik, çeviklik ve tüketici içgörüleri ile marka başarısını sağlayanlar ödüllendirildi.

Sunumu oyuncu Metin Yıldız ve Ceylan Yılmaz’ın, Kırmızı halı sunumunu Best Model 2020 Yüz güzeli Aleyna Deniz’in üstlendiği Zirvede yapılan konuşmalarda; Rekabetçi markaların merceğinden, marka pazarlama ekosistemini etkileyen, tüketicilerin zamanı ve ilgisi için verilen mücadele, dijital deneyimin gittikçe parçalı hale geldikçe yoğunlaştığı, değişim yaşandığı, tüketicilerin gerçek insan bağlantısı ve aidiyeti için çevrimiçi topluluklara yöneldiği, çevrimiçi topluluğun rolü ve değeri önem kazandıkça, rakip markalar tüketicilere daha derin, daha hızlı bir şekilde ulaşma fırsatını yakalayan markalara sahip olduğu vurgulandı.



Yerli yabancı katılımcılarla oldukca yoğun ilgi gören ve elit bir davetlinin icabet etdiği zirvede; Tüketici Diyaloğu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Avrupa Ekonomi Senatosu Türkiye-Ortadoğu Başkan Yardımcısı Ekonomi Senatörü Musa Karademir moderatörlüğünde birde, marka ile ilgili panel programı yer aldı.

Panelistler; Consulta iletişim ve marka yönetim hizmetleri kurucusu Nilgün Cengiz “Markaların iletişim stratejileri”,Tüketiciyi güçlendirme yönetim kurul başkanı Jale yanılmaz “Tüketicilerde marka bilinci”, Medya mensubu Yılmaz Parlar “Marka ve medya” konuları hakkında bilgi paylaştılar.

Panelde; Marka değerinin temel boyutlarından biri olan marka bilinci, bir markayı değerlendirme kümesine dahil etmenin ana faktörü olduğu,

genellikle tüketicilerin satın alma kararının bir ön koşulu olarak kabul edildiği, marka farkındalığının önemi ifade edildi.

Bir marka iletişim stratejisi, özünde, gerçek bir işin veya markanın dünyaya doğru zamanda doğru insanlarla doğru şekilde konuşacak şekilde iletilmesinin bir yansıması olduğu, dünyaya verdiği fayda, hikaye oluşturabilecek en temel bölümlere, şirketin gerçekte ne yaptığı, anahtar tipteki insanlara hitap etmesi gerektiği gibi bilgiler dile getirildi. 

Günümüzün sofistike medya ortamı, bilgili pazarlamacılar için her zamankinden daha fazla araç ve platform sunduğu günümüzün en yenilikçi pazarlamacılarının, markalarını büyütmek tüm medya stratejileri, oluşturma sırasında aynı yaklaşımı benimsedikleri belirli hedefleri ve belirli demografisi olmaı gerektiği şeklinde özet olarak paylaşıldı.



Ödüle layık görülen Tüm Kalkınma İş Adamları ve Girişimciler Derneği (TÜMKİAD Başkanı Nihat Tanrıkulu teşekkü konuşmasında “Birilerinin emrinde olan değil devletçi olanların ve devletin emrinde olan iş dünyasının yeni yüzü olsun diye bir STK kurduk tüm dünya bunu böyle bilsin. Bize katılmak isteyenlerde bunu bilerek gelsin yoksa içimizde barınamaz…Allahtan korkan  kimseden korkmaz..” gibi sözlerle müstakil olduklarını açıkladı.

Pheda menager Dr. Esat Başaran zayıflama ve diyabet için alternatif ilaç hakkında bilgi verdi.

Ödül törende ayrıca  "Türkiye'nin Uluslararası Haber Ajansı Markası" ödülü Anadolu Ajansına, "Yılın Ekonomi Kuşağı" ödülü A Para kanalında "Seans Öncesi" programını sunan Şafak Tükle Uysal'a, "Yılın En İyi Spor Programı ve Sunucusu" ödülü "VAR Odası" programıyla Ertem Şener'e verildi.



Ödül plaketlerin yanı sıra verilen sertifikaların ödül sahibi isimleri kaligraf sanatcısı Fatma Geyik tarafından yazıldı. 

1988 yılında Türkiye'nin ilk Tüketici Dergisi ile tüketicinin bilinçlenmesi, tüketici haklarının yaygınlaştırılması ve kalitenin yükseltilmesi için çalışmalar yapmaya başlayan LOB'IN (Leaders Of Branding Intelligence Summit) ekibi Fahri Ustaoğlu başkanlığında Fehim Ustaoğlu koordinasyonunda 34 yıldır faaliyetlerini yurtiçinde ve yurtdışında sürdürmektedir.


yilmazparlar@yahoo.com

Veribilim Yazılım, İnovaLİG Türkiye Şampiyonu oldu

 


Veribilim Yazılım, İnovaLİG Türkiye Şampiyonu oldu 


Veribilim Yazılım, Türkiye’nin inovasyon liderleri arasına adını yazdırdı. 61 ilden 1.236 firmanın başvurduğu yarışmada, Veribilim Yazılım Şirketi Veribase.com markası ile, İnovaLİG 2019 İnovasyon Döngüsü kategorisinde Türkiye Şampiyonu oldu

Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından düzenlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yapılan 8.Türkiye İnovasyon Haftası etkinliğinde, dereceye giren firmalara ödülleri, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli ve TİM Başkanı İsmail Gülle tarafından verildi. Birincilik ödülünü Veribilim Yazılım Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Bülent Sarı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ve TİM Başkanı İsmail Gülle’den aldı. 


Türkiye’nin en İnovatif firmalarından birisi olduğu tescillenmiş oldu 


İnovaLİG 2019 İnovasyon Döngüsü Birinciliği ödülüne ilişkin görüşlerini paylaşan Veribilim Yazılım Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Bülent Sarı, şunları söyledi: 

“İnovasyon konusunda ülkemizin yerli ve milli yazılım firmaları arasındayız. İnovasyon, şirketimiz için her zaman öncelikli bir konudur. Sürekli olarak müşterilerimize ve kullanıcılarımıza; daha iyi nasıl hizmet verebiliriz ve hayatlarını nasıl kolaylaştırabiliriz diye düşünüyoruz ve yazılım çözümlerimizi buna göre geliştiriyoruz. Yarışmaya başvuran 1.236 firma arasında seçilerek, Kobi ölçeğinde İnovasyon Döngüsü kategorisinde Türkiye Şampiyonu olarak Türkiye’nin en inovatif firmalarından biri olduğumuz bu ödül ile tescillenmiş oldu” dedi. 


Başarının anahtarı “İnovasyon’dan” geçiyor 


Firma olarak daima inovasyona yönelik projeler yürüttüklerini belirten Veribilim Yazılım Kurucu Ortağı ve Satış Pazarlama Müdürü Duygu Sarı, şunları kaydetti: 

“Yıldız Teknik Üniversitesi’nde Girişimcilik, İnovasyon, Yönetim konularında tamamladığım yüksek lisansla birlikte, şirketimizde pek çok konuda stratejik yönetsel kararlar aldık. Bunlardan bir tanesi de inovasyon oldu. Başarının anahtarı “inovasyondan” geçiyor. Bu bakış açısıyla çalışmalarımızda her zaman inovasyona yönelik projeler yürütmeye devam edeceğiz. Inovalig yarışması, heyecanla başvurduğumuz ve birinciliği hedeflediğimiz bir yarışmaydı. “Bir fikrim var” modülümüz ile İnovasyon Döngüsü kategorisinde birinci olmak Veribilim Yazılım ekibi olarak bizleri çok gururlandırdı ve bundan sonraki çalışmalarımızda da bizi motive edecek” diye konuştu. 



“Bir Fikrim Var” Modülü Birinciliğe taşıdı 


İnovaLİG 2019’da “Bir Fikrim Var” modülünün birinciliği getirdiğini ifade eden Veribilim Yazılım Kurucu Ortakları  Bülent Sarı ve Duygu Sarı, şunları anlattı: 

“İnovaLİG ödülünü, geliştirdiğimiz “Bir Fikrim Var” modülümüz ile aldık. Tüm kullanıcılarımıza, çalışanlarımıza ve paydaşlarımıza açık bir modüldür. Tüm kullanıcılar ekranlarında bulunan bu modül üzerinden, şirketimize yılda yaklaşık 600 civarında fikir iletiyor, biz bu fikirleri alarak ar-ge ekibimizle değerlendiriyoruz ve ortalama 450’sini hayata geçiriyoruz. 10.000 kullanıcı, sürekli fikirlerini iletiyor ve bu da sistemlerimizin ileri düzeyde gelişmesini sağlıyor.  Herhangi bir ilaç firmasının A’dan Z’ye tüm satış ve pazarlama yazılım altyapısını sağlıyoruz. Müşteri veritabanlarından saha ekibinin planlanmasına ve segmentasyonuna; ziyaret ve sipariş süreçlerinin yönetilmesinden sunum işlemlerine kadar tüm ihtiyaçlarını sistemimiz üzerinde bulabiliyorlar. Veribilim Yazılım olarak Veribase.com markamız ile Türkiye’de ilaç sektöründe CRM denildiğinde ilk akla gelen lider markayız” şeklinde sözlerini tamamladı. 




İnovaLİG 2019 yılı hakkında: 

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye’nin ilk inovasyon geliştirme programı İnovaLİG’in sekizincisini, 8.Türkiye İnovasyon Haftası etkinlikleri kapsamında düzenledi. İnovaLİG ödülleri inovasyonun 5 ana kategorisinde (İnovasyon Stratejisi, İnovasyon Organizasyonu ve Kültürü, İnovasyon Döngüsü, İnovasyon Kaynakları, İnovasyon Sonuçları)  her yıl sahiplerini buluyor. Hem büyük firma, hem kobi olmak üzere 2 ayrı ölçekte İnovaLİG şampiyonları belirleniyor. İnovaLİG 2019 yarışmasına, 61 ilden 1.236 firma, inovalig web sitesi üzerinden başvurusunu yapmıştı. İnovaLİG 2019 ödül töreni 18 Aralık 2020 tarihinde yapıldı. 



yilmazparlar@yahoo.com

Turizm Ekonomisinin Geleceği

  Turizm Ekonomisinin Geleceği

Başkanlığını Ayşe Önen’in yaptığı SKAL İstanbul Kulübü, Turizm Ekonomisinin Geleceğini masaya yatırdı.



Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın konuk olduğu SKAL İstanbul Kulübün Kasım ayı toplantısında, Türkiye ekonomisinin yanı sıra salgının ve bölgedeki gelişmelerin turizm sektörüne etkileri değerlendirildi.

Pandemi geleceğe hızlı ilerlememize neden oldu.Pandemi sürecinde, birçok endüstri etkilenmiş olsa da, seyahat ve turizm endüstrisi özellikle ağır darbe aldı.Uluslararası uzun mesafeli yolculuklar neredeyse tamamen bitme noktasına geldi. Dünya çapında turizm ekonomisinin çöküşü otelleri, restoranları, otobüs işletmecilerini ve araba kiralama şirketlerini iflas ettirdi  Seyahat ve karantina kısıtlamaları, dar bütçeler ve enfeksiyon korkusuyla birleştiğinde turizmi önemli ölçüde azalttı. 

2020'nin sonunda 1,2 trilyon dolara varan gelir kaybı bekleniliyor. Ek olarak, tahminen 100 milyon insanı işsiz bıraktı. 25 milyon havacılık işi risk altında. 

Bu, birçok endüstri uzmanını, çalışanı ve gezgini, gelecekte turizm açısından neler getireceği konusunda kararsız bıraktı. 

Uzun vadede seyahatin çehresini değiştirebilecek temel seyahat teknolojisi eğilimlerini araştırılıyor

Pandeminin ne zaman biteceği henüz belli değil, ancak birçok hükümet ulusal ekonomilere sağlığı geri getirmeye çalışıyor.

Seyahatle ilgili belirsizlik ve korkuyla, turizm ve iş seyahatlerinin ne kadar çabuk iyileşeceğini, yine de uçup uçmayacağımızı ve yeni sağlık güvenliği önlemleri alındığında seyahat deneyiminin nasıl görüneceğini kimse bilmiyor… 

Seyahat ve turizm endüstrisinin tüm paydaşlarını ve sektörün önemli isimlerini bir araya getiren SKAL İstanbul Kulübü, Kasım ayı toplantısı için bir araya geldi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın konuşmacı olarak konuk edildiği toplantıda, Kovid-19 salgınıyla birlikte hem Türkiye ekonomisi hem de turizm sektörü değerlendirildi.

Kovid-19 sorunlu bir dünya ekonomisinin üstüne geldi

 Dünya ekonomisi açısından bakıldığında salgının; dengeleri iyi oturmuş, sorunları olmayan bir dünya ekonomisinin değil, dengesizliklerin birikmiş olduğu bir dünya ekonomisinin üzerine geldiğini belirten Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, salgın sonrası dönem için belirsizliğin hakim olduğunu söyledi. Türkiye ekonomisine değinen Prof. Dr. Akat, “Türkiye; petrol, doğalgaz, maden vs. gibi doğal kaynakları yetersiz bir ülke ve bütün bunları dışarıdan almak zorundayız. Kısıtlı doğal kaynaklara sahip ülkeler bu kaynaklara ulaşabilmek için imalat ve ihracata önem vermeli, ekonomilerini bu anlamda güçlü kılmalıdır.” dedi. Prof. Dr. Akat ayrıca Türk müteşebbislerinin zorlu süreçler için daima hazırlıklı olduklarını ve bu sürecin de atlatılacağını sözlerine ekledi.

 Turizm sektörü salgın sonrası toparlanacaktır

Turizm açısından Türkiye’yi değerlendiren Prof. Dr. Akat, “Ülkemizin, sahip olduğu doğal ve tarihi güzellikleri sayesinde doğal kaynağı turizmdir.” dedi.  Salgından olumsuz anlamda en çok etkilenen sektörlerin başında turizmin geldiğini belirten Prof. Dr. Akat, “Turizmin ekonomik açıdan geleceğini öngörmek Kovid-19’un seyrine bağlı olacak. Biz ekonomistler için bir şey söylemek zor. Uzun süreli karantina süreci nedeniyle insanların seyahat etmeye özlem duyduklarını düşünüyorum. Bu nedenle salgın sonrası dönemde, insanlar tekrar seyahat yapmak isteyeceklerdir.” dedi. 2021  için öngörüde bulunmanın zor olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akat, 2021 yazının ikinci yarısı ve sonbaharda Türkiye turizminde ciddi bir canlanma söz konusu olabileceğini ekledi.



Anlamlı hediye

SKAL İstanbul Başkanı Ayşe Önen, toplantıya katılım sağlayan herkese teşekkür ederek Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’a, Geçmişi, Günümüzü ve Geleceği sembolize eden üç fidan bağışı sertifikasını takdim etti.

Seyahatteki çöküş uzun vadeli değişiklikler getirecek. 

Kanımızca, kitlesel işsizliğin işgücü piyasalarında silinmez izler bırakması gibi, mevcut küresel seyahat çöküşü hem iş hem de eğlence için uluslararası hareket modellerinde uzun vadeli değişiklikler getirecektir. Güçlü salgın kayıtları olan ülkeler, bunları turizm pazarlama stratejileri olarak kullanacaktır.  

Sağlık turizmi, İnsanlar daha sağlık odaklı hale geldikçe, pek çoğunun sağlık, restorasyon ve iyileştirici tatiller aramaları bekleniyor. Yoga inzivaları, spa uygulamaları ve diğer sağlık yanlısı aktiviteler özellikle turistler için çekici olmalıdır. 

Miras ve kültür turizmi, Yakındaki yerlerle sınırlı olduğunda, miras ve kültürel deneyimler ön plana çıkabilir. Bu, müzelerin, restoranların, tarih turlarının ve diğer yerel sitelerin ilgisinin artması anlamına gelir.

Açık hava turizmi, Aşı olmadan sosyal mesafe ve izolasyon temel COVID-19 önleme yöntemi olmaya devam ediyor. Buda, kamp, ​​yürüyüş veya su sporları gibi açık hava tatillerinde artışa neden olabilir.

Aile ve arkadaş turizmi, Kilitlemelerin uygulandığı, ailelerin ve arkadaşların ayrı tutulduğu yerlerde, günübirlik gezilere odaklanan turizm paketleri, hafta boyu süren gezilerden çok artış görebilir.  

Uzak veya tenha yerler, Uzak yerler her zaman belirli turistler arasında popüler olsa da, bu tatil seçenekleri koronavirüs sonrası daha fazla ilgi göreceği muhakkak. 

Küçük gruplara odaklanma, İster sınırlı odaları olan (oda kahvaltı gibi) konaklamalar, ister özel tur grupları olsun, COVID sonrası dünyada turizm küçük başlıyacakdır.

Uluslararası turizmin kontrollü kabulü, Virüs korkusu azaldığında, şirketler ve hükümetler uluslararası turistleri geri çekmek için rekabet etmeye başlayacaklar.

Turizm Teknolojileri Trendleri COVID-19 Sonrası, Ülkeler geçişi daha sorunsuz hale getirmek için teknoloji geliştirmeye ve entegre etmeye çalışıyor. 

Temassız teknoloji, Paylaşılan temas noktalarının ve yüz yüze etkileşimlerin azaltılması yolları arınılıyor. 

Sayı biyometri kullanımını düşünülmektedir, Biyometri temassız parmak izi, iris taraması veya yüz tanımayı içerebilir. Diğer seçenekler arasında hareket kontrolleri, belge tarama veya sesli komutlar dahil olmak üzere temassız girişler araştırılıyor.

Gelişmiş temizlik teknolojileri, Temizlik ve sanitasyon, hem seyahat sağlayıcıları hem de müşteriler için başka bir ana odak noktasıdır. Sterilizasyonu daha etkili hale getirmeye yardımcı olmak için ultraviyole ışık teknolojilerin kullanımı.

Tüm vücut dezenfeksiyon kabinleri, yüksek temas yüzeylerinde antimikrobiyal kaplamalar ve temizlik robotların kullanımı. Uygulaması çok az olan kabinlerde bir kişiyi ve giysilerini 40 saniyede dezenfekte edebilen ve patojenleri öldürmek için tasarlanmış fotokatalizörler veya nano iğne teknolojisin kullanılımını yaygınlaştırmak.

Otomatikleştirilmiş süreçler, Birçok sağlayıcının gelir hedeflerini veya giderlerini karşılamada güçlük çekmesiyle, şirketlerin müşterilere yardımcı olacak daha az personeli olması muhtemeldir. Bunu aşmak için, otomasyonun dahil edilmesi olası bir çözümdür. Başka bir seçenek de, Bilinen Gezgin Dijital Kimliği  

Akıllı kapıdan kapıya ulaşım, Popülaritesinde artması beklenen bir diğer trend de kapıdan kapıya taşımacılık hizmetleridir. 

Ancak, bu toparlanmayı sağlamak için sektör sıkı bütçelerle çalışmak zorunda kalacak. Ancak yeni süreçlere ve teknolojilere yatırım yapmaya ve değişen ihtiyaç ve gereksinimlere karşı esnek olmaya istekli olacak. Bunu yapabileceklerini varsayarsak, COVID-19 sonrası dünyaya ve onun yeni normaline etkili bir şekilde adapte olacak şekilde donatılmalıdırlar. 

yilmazparlar@yahoo.com