ÜSKÜDARI YÖNETENLER İFAR YEMEĞİNDE BULUŞTU-YILMAZ PARLAR

ÜSKÜDAR BU İFTARDA BULUŞTU
ÜSKÜDARI YÖNETENLER İFAR YEMEĞİNDE BULUŞTU
Üsküdar’ı yönetenler ve gazeteciler, Üsküdar Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenen Protokol İftarı’nda buluştu. Yemekte konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, Üsküdar’ın, dostluğun örnek şehri olmaya ve Türkiye’ye enerji yaymaya devam edeceğini belirtti.
Üsküdar Belediyesi, Ramazan etkinlikleri çerçevesinde, ilçenin yöneticileri ve sivil toplum kuruluşları için Protokol İftarı düzenledi. Üsküdar Belediyesi Nikâh Dairesi Kır Bahçesi’nde düzenlenen iftar yemeğine, başta Üsküdar Kaymakamı Mehmet Güler ve Üsküdar’ın eski belediye başkanlarından Niyazi Yurtseven olmak üzere kamu kurum yöneticileri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, gazete tv yöneticileri ile iş, sanat ve spor camiasından tanınmış isimler katıldı.
Medyanın da yoğun ilgi gösterdiği iftar yemeğinde konuşan Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen, misafirlerine, “Kültür şehri, hoşgörü şehri, Ramazan şehri Üsküdar’a hoş geldiniz” diye seslenerek, yoğun ilgi ve katılımlarından dolayı teşekkür etti.
BAŞKAN HİLMİ TÜRKMEN; “KOCAMAN AİLENİN BİREYLERİ BU SOFRADA BULUŞTU”
Kocaman bir aile bireylerinin bu iftar yemeğinde buluştuğunu, Üsküdar’ın, dostluğun örnek şehri olmaya, Türkiye’ye bu dostluğun enerjisini yaymaya devam edeceğini belirten Hilmi Türkmen şöyle konuştu; “Ramazan’ın bereketi, Türkiye’yi, İstanbul’u ve Üsküdar’ı bir kez daha kuşatmış oldu.  Bu mübarek günlerin en güzel en tatlı anı ise iftar sofralarıdır. Neşe dolu, şükür dolu, bereket dolu iftar sofralarını, en çok birleştirici yanıyla bayrama benzetiyoruz.
Kocaman bir ailenin bireyleri bu sofrada buluştu. Üsküdar’da Ramazan’ı, hayatı, bayramı paylaşıyoruz. Sevinci, acıları, dostluğu, komşuluğumuzu paylaştığımız gibi sıcak çorbayı, hurmayı paylaşıyoruz. Üsküdar, barışın, kardeşliğin, dostluğun örnek şehri olmaya, Türkiye’ye bu enerjiyi yaymaya devam edecektir.
Belediye olarak gerçekleştirdiğimiz projeler dalga dalga yayılmaya ve önek alınmaya devam ediyor. 1994 yılında başlatmış olduğumuz Ramazan Soframızı sadece Üsküdar’a değil bütün dünyaya açtık. Üsküdar’da Ramazan’ın farklı yaşandığını herkes hissediyor. Ramazan Soframıza daha da geliştirmek için bu yıl Sahur Meclisi’ni de ekledik. Saz Meclisi, Söz Meclisi, Kur’an Meclisi, Esma Meclisi, Temcid ve Sala Meclisi, Dua Meclislerimizle günün ilk ışıklarına kadar Ramazan’ı huşu içinde yaşamaya devam ediyoruz.
Türkiye’nin seçkin hafızları, Kur’an, ilahi, tasavvuf, musiki ile Ramazan ayımızı renklendiriyor. Camilerimizde Enderun teravihleri kılınıyor. Üsküdar’da ramazan huşu içinde doya doya yaşanıyor. Bu birlik, dostluk, barış ve kardeşlik ruhunu yaşatmaya devam edeceğiz.
KAYMAKAN GÜLER’DEN TÜRKMEN’E TEŞEKKÜR
Üsküdar Kaymakamı Mustafa Güler ise konuşmasında, iftar yemeğini düzenleyen Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’e ve katılan davetlilere teşekkür etti.  Üsküdar’da oruç tutmanın büyük bir fırsat olduğunun altını çizen Güler, “Etrafımızdaki ülkelerde kan var gözyaşı var. Ülkemizde huzur içerisinde Ramazan ayını yaşadığımız için şükrediyoruz. Birlik ve beraberliğimiz bundan sonra da devam edecek” dedi.

yilmazparlar@yahoo.com

Elalem ne der-Serap Akçura sergisi -Yılmaz Parlar

.
Elalem ne der
23 ocak | 6 şubat 2014 arasında devam edecek  1985 yılından bu yana grafik tasarımcı, boya-mürekkep-kağıtsever imge arayıcı Serap Akçura sergisi Versus Art Business Karşı Kopymalar galeride

 bedene bak  ığında iktidar görülebiliyorsa, bedenin artık iktidarın nesnesi ve kaynağı değil; iktidara karşı direnişin barikatıdır. ne kadar zayıf, çelimsiz gibi görünse debarikat umutsuzluğun yeri değildir. sanat bu noktada direnişisürekliliğini sağlamanın ve büyütmenin bir yolu olarak hep önemli bir parçası olmuştur yaşamın.
bedeni özgürleştirme sürecinde faucault’nun biyoiktidarı ve artaud’un organsız bedenlerinin, hafif doğu’dan esen bir rüzgarla, matisse’in kocaman makasıyla renkli kartonlardan kestiği amorflarla buluşması, oradan arp’a, ernst’e, klee’ye, hammersley’e uzanması ve kim bilir daha nerelere uzanacak olması hiç de rastlantı değildir o yüzden.”



Akçura’yı grafikerlikten resim yapmaya iten güç, onun toplumsal şiddetle yaşadığı çatışmadan kaynaklanır. İktidar mekanizmalarının gündelik hayatta, insan ilişkileri üzerinde görünmeden örgütlediği ve çoğu zaman oto sansürle içselleştirerek ürettiğimiz bir şiddettir bu. Bu görünmeyen el üzerimizde bir hayalet gibi dolaşarak önce dil, sonra davranış ve reflekslerimiz toplumsal varlığımız üzerinden kendini tekrar eder. Tam da bu nokta özgürlük ve demokrasi mücadelesinin alanını belirler. Barikat ortak derimizdir, dilimizdir, sinir uçlarımızdır. Duyma, hissetme, görme vs. gibi algılamaya ilişkin tüm duyularımız başkalaşır. Kavga tümüyle kişisel ilişkilerimize indirgenir. Bu bir minörleşme değildir. Bu hegemonya karşısında geliştirdiğimiz mücadele alanının genişlemesidir. Ayrıca bu deneyimin, yaşanan paradoksun geliştirdiği alan, “sanatçı” tarafımızdır. Akçura’nın yürüdüğü bu ince yol, çelik keskinliğinde bir tehlike ama aynı zamanda kağıt inceliğinde gelişmiş bir duyarlılık içerir. Ten şeffaflaşır, ilişkiler transparanlaşıp algılanır hale gelirken ölüm ve yaşam bir samuray duyarlılığında dengeye kavuşur. Şiddet, aşkınlaşmış bir güçle, zarafetle karşılanır. Akan kan sanata dönüşür ince bir sızı kalır bedenleşmiş tuvalde.