Turizm Ekonomisinin Geleceği

  Turizm Ekonomisinin Geleceği

Başkanlığını Ayşe Önen’in yaptığı SKAL İstanbul Kulübü, Turizm Ekonomisinin Geleceğini masaya yatırdı.



Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın konuk olduğu SKAL İstanbul Kulübün Kasım ayı toplantısında, Türkiye ekonomisinin yanı sıra salgının ve bölgedeki gelişmelerin turizm sektörüne etkileri değerlendirildi.

Pandemi geleceğe hızlı ilerlememize neden oldu.Pandemi sürecinde, birçok endüstri etkilenmiş olsa da, seyahat ve turizm endüstrisi özellikle ağır darbe aldı.Uluslararası uzun mesafeli yolculuklar neredeyse tamamen bitme noktasına geldi. Dünya çapında turizm ekonomisinin çöküşü otelleri, restoranları, otobüs işletmecilerini ve araba kiralama şirketlerini iflas ettirdi  Seyahat ve karantina kısıtlamaları, dar bütçeler ve enfeksiyon korkusuyla birleştiğinde turizmi önemli ölçüde azalttı. 

2020'nin sonunda 1,2 trilyon dolara varan gelir kaybı bekleniliyor. Ek olarak, tahminen 100 milyon insanı işsiz bıraktı. 25 milyon havacılık işi risk altında. 

Bu, birçok endüstri uzmanını, çalışanı ve gezgini, gelecekte turizm açısından neler getireceği konusunda kararsız bıraktı. 

Uzun vadede seyahatin çehresini değiştirebilecek temel seyahat teknolojisi eğilimlerini araştırılıyor

Pandeminin ne zaman biteceği henüz belli değil, ancak birçok hükümet ulusal ekonomilere sağlığı geri getirmeye çalışıyor.

Seyahatle ilgili belirsizlik ve korkuyla, turizm ve iş seyahatlerinin ne kadar çabuk iyileşeceğini, yine de uçup uçmayacağımızı ve yeni sağlık güvenliği önlemleri alındığında seyahat deneyiminin nasıl görüneceğini kimse bilmiyor… 

Seyahat ve turizm endüstrisinin tüm paydaşlarını ve sektörün önemli isimlerini bir araya getiren SKAL İstanbul Kulübü, Kasım ayı toplantısı için bir araya geldi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’ın konuşmacı olarak konuk edildiği toplantıda, Kovid-19 salgınıyla birlikte hem Türkiye ekonomisi hem de turizm sektörü değerlendirildi.

Kovid-19 sorunlu bir dünya ekonomisinin üstüne geldi

 Dünya ekonomisi açısından bakıldığında salgının; dengeleri iyi oturmuş, sorunları olmayan bir dünya ekonomisinin değil, dengesizliklerin birikmiş olduğu bir dünya ekonomisinin üzerine geldiğini belirten Prof. Dr. Asaf Savaş Akat, salgın sonrası dönem için belirsizliğin hakim olduğunu söyledi. Türkiye ekonomisine değinen Prof. Dr. Akat, “Türkiye; petrol, doğalgaz, maden vs. gibi doğal kaynakları yetersiz bir ülke ve bütün bunları dışarıdan almak zorundayız. Kısıtlı doğal kaynaklara sahip ülkeler bu kaynaklara ulaşabilmek için imalat ve ihracata önem vermeli, ekonomilerini bu anlamda güçlü kılmalıdır.” dedi. Prof. Dr. Akat ayrıca Türk müteşebbislerinin zorlu süreçler için daima hazırlıklı olduklarını ve bu sürecin de atlatılacağını sözlerine ekledi.

 Turizm sektörü salgın sonrası toparlanacaktır

Turizm açısından Türkiye’yi değerlendiren Prof. Dr. Akat, “Ülkemizin, sahip olduğu doğal ve tarihi güzellikleri sayesinde doğal kaynağı turizmdir.” dedi.  Salgından olumsuz anlamda en çok etkilenen sektörlerin başında turizmin geldiğini belirten Prof. Dr. Akat, “Turizmin ekonomik açıdan geleceğini öngörmek Kovid-19’un seyrine bağlı olacak. Biz ekonomistler için bir şey söylemek zor. Uzun süreli karantina süreci nedeniyle insanların seyahat etmeye özlem duyduklarını düşünüyorum. Bu nedenle salgın sonrası dönemde, insanlar tekrar seyahat yapmak isteyeceklerdir.” dedi. 2021  için öngörüde bulunmanın zor olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akat, 2021 yazının ikinci yarısı ve sonbaharda Türkiye turizminde ciddi bir canlanma söz konusu olabileceğini ekledi.



Anlamlı hediye

SKAL İstanbul Başkanı Ayşe Önen, toplantıya katılım sağlayan herkese teşekkür ederek Prof. Dr. Asaf Savaş Akat’a, Geçmişi, Günümüzü ve Geleceği sembolize eden üç fidan bağışı sertifikasını takdim etti.

Seyahatteki çöküş uzun vadeli değişiklikler getirecek. 

Kanımızca, kitlesel işsizliğin işgücü piyasalarında silinmez izler bırakması gibi, mevcut küresel seyahat çöküşü hem iş hem de eğlence için uluslararası hareket modellerinde uzun vadeli değişiklikler getirecektir. Güçlü salgın kayıtları olan ülkeler, bunları turizm pazarlama stratejileri olarak kullanacaktır.  

Sağlık turizmi, İnsanlar daha sağlık odaklı hale geldikçe, pek çoğunun sağlık, restorasyon ve iyileştirici tatiller aramaları bekleniyor. Yoga inzivaları, spa uygulamaları ve diğer sağlık yanlısı aktiviteler özellikle turistler için çekici olmalıdır. 

Miras ve kültür turizmi, Yakındaki yerlerle sınırlı olduğunda, miras ve kültürel deneyimler ön plana çıkabilir. Bu, müzelerin, restoranların, tarih turlarının ve diğer yerel sitelerin ilgisinin artması anlamına gelir.

Açık hava turizmi, Aşı olmadan sosyal mesafe ve izolasyon temel COVID-19 önleme yöntemi olmaya devam ediyor. Buda, kamp, ​​yürüyüş veya su sporları gibi açık hava tatillerinde artışa neden olabilir.

Aile ve arkadaş turizmi, Kilitlemelerin uygulandığı, ailelerin ve arkadaşların ayrı tutulduğu yerlerde, günübirlik gezilere odaklanan turizm paketleri, hafta boyu süren gezilerden çok artış görebilir.  

Uzak veya tenha yerler, Uzak yerler her zaman belirli turistler arasında popüler olsa da, bu tatil seçenekleri koronavirüs sonrası daha fazla ilgi göreceği muhakkak. 

Küçük gruplara odaklanma, İster sınırlı odaları olan (oda kahvaltı gibi) konaklamalar, ister özel tur grupları olsun, COVID sonrası dünyada turizm küçük başlıyacakdır.

Uluslararası turizmin kontrollü kabulü, Virüs korkusu azaldığında, şirketler ve hükümetler uluslararası turistleri geri çekmek için rekabet etmeye başlayacaklar.

Turizm Teknolojileri Trendleri COVID-19 Sonrası, Ülkeler geçişi daha sorunsuz hale getirmek için teknoloji geliştirmeye ve entegre etmeye çalışıyor. 

Temassız teknoloji, Paylaşılan temas noktalarının ve yüz yüze etkileşimlerin azaltılması yolları arınılıyor. 

Sayı biyometri kullanımını düşünülmektedir, Biyometri temassız parmak izi, iris taraması veya yüz tanımayı içerebilir. Diğer seçenekler arasında hareket kontrolleri, belge tarama veya sesli komutlar dahil olmak üzere temassız girişler araştırılıyor.

Gelişmiş temizlik teknolojileri, Temizlik ve sanitasyon, hem seyahat sağlayıcıları hem de müşteriler için başka bir ana odak noktasıdır. Sterilizasyonu daha etkili hale getirmeye yardımcı olmak için ultraviyole ışık teknolojilerin kullanımı.

Tüm vücut dezenfeksiyon kabinleri, yüksek temas yüzeylerinde antimikrobiyal kaplamalar ve temizlik robotların kullanımı. Uygulaması çok az olan kabinlerde bir kişiyi ve giysilerini 40 saniyede dezenfekte edebilen ve patojenleri öldürmek için tasarlanmış fotokatalizörler veya nano iğne teknolojisin kullanılımını yaygınlaştırmak.

Otomatikleştirilmiş süreçler, Birçok sağlayıcının gelir hedeflerini veya giderlerini karşılamada güçlük çekmesiyle, şirketlerin müşterilere yardımcı olacak daha az personeli olması muhtemeldir. Bunu aşmak için, otomasyonun dahil edilmesi olası bir çözümdür. Başka bir seçenek de, Bilinen Gezgin Dijital Kimliği  

Akıllı kapıdan kapıya ulaşım, Popülaritesinde artması beklenen bir diğer trend de kapıdan kapıya taşımacılık hizmetleridir. 

Ancak, bu toparlanmayı sağlamak için sektör sıkı bütçelerle çalışmak zorunda kalacak. Ancak yeni süreçlere ve teknolojilere yatırım yapmaya ve değişen ihtiyaç ve gereksinimlere karşı esnek olmaya istekli olacak. Bunu yapabileceklerini varsayarsak, COVID-19 sonrası dünyaya ve onun yeni normaline etkili bir şekilde adapte olacak şekilde donatılmalıdırlar. 

yilmazparlar@yahoo.com 

 

Yemediğini Yedirme

 


 Yemediğini Yedirme

Ekonomi Gazeteciler Derneği, Güvenilir Ürün Platformu, Yapder ve pek çok Dernek Başkanı Celal Toprak Güvenilir Ürün Platformunda moderatörlük görevi üstlendiği panelde, gıda sektörüne, gıda üreticilerine sağlıklı olması gereken  ürünlere atıf yaparak “Yemediğini-Yedirme” Ailenin kendinin yemediği gıda ürünü tüketiciye yedirme” dedi.

CNR Fuar merkezinde 25-28 Kasım 2020 tarihlerinde düzenlenen Gıda -İçecek Ürünleri ve Ambalaj Fuarında, Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) bünyesinde Güvenilir Ürün Platformu (GÜP) tarafından gerçekleştirilen “Pandemide Markalaşma ve Pazarlama Stratejileri” panelinde, Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak moderatör, Ceylanpınar Süt Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Ceylan, Dinçer Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Tevfik Dinçer, Seydioğlu Genel Müdürü Mehmet Göksu Panelist olarak yer aldılar.

Herzamanki gibi Celal Toprak’ın hiperaktif moderatörük yaptığı fevkalade akıcı geçen ve ilgi odağı olan panelde kırık gıda sistemine olan güveni yeniden inşa etmenin ilk adımları olarak gıda endüstrisine düşen konular açıklandı.  

Daha şeffaf bir tedarik zincirine acil ihtiyaç olduğu kabul edilen ürünleri tüketen günümüzün bağlantılı müşterisi, raflardaki ürünlerle ilgili her şeyi öğrenebilmeyi bekliyor - içinde ne var, nerede üretiliyor ? ve diyetleriyle ilgili bilinçli seçimler yapmalarına nasıl yardımcı oluyor? Ürünlerindeki bileşenler nereden geliyor? 

Tüketiciler, yiyeceklerinin nasıl üretildiğini ve bunun insanlar ve çevre üzerindeki etkisini bilme hakkına sahiptir. Yiyeceklerimizdeki birçok içerik dünyanın en fakir ve en gıda güvencesi olmayan insanları tarafından yetiştirilmektedir. Karşılaştığımız en acımasız ironilerden biridir.

Övgüyü hak eden şirketler içeriklerinin hangi koşullar altında üretildiğini bilmiyorlarsa nasıl anlamlı politikalar oluşturabilirler? Tüketici, şirketlerin bileşenlerini nereden temin ettiğini bilmiyorsa, o zaman şirketleri taahhütlerinden sorumlu tutabilir miyiz?

Gıda üreticileri, bilme ve gösterme konusunda daha proaktif hale gelmelidir.  Hükümetlerin gıda şirketlerinden sağlam çevresel, sosyal ve yönetişim açıklamaları talep etmesi gerekir ve yatırımcılar bu bilgilere göre hareket etmelidir.   

Panelde konuşmacıların ifade etdikleri gibi; Sürdürülebilirlik başarılı bir marka oluşturmak, kurumsal sosyal sorumluluk bir halkla ilişkiler aracından daha da fazlasıdır. Günümüz tüketicileri, marka stratejisi için vazgeçilmez kılan sürdürülebilir iş uygulamalarına sahip şirketler arıyor.



Artık şirketlerin yüksek kaliteli ürünler üretmesi veya satması yeterli değil. Günümüz markaları, dünyayı daha iyi bir yer haline getirme çabalarıyla giderek daha fazla ölçülüyor. İnsanların sosyal ve çevresel değişim kurumsal sosyal sorumluluğu temel iş stratejilerinin bir parçası yapan şirketlerin, bu tür planları olmayan kuruluşlara göre daha fazla alanda daha başarılı olduğunu ortaya koyuyor. 

İnsanları ve toplulukları olumlu etkilemenin yanı sıra, bu girişimler doğrudan marka farklılaşması, müşteri sadakati ve çalışan bağlılığı ile ilişkilendiriliyor. Şirketlere Dünyayı etkisi altına alan Pandemi sürecini yaşadığımız ekonomik kriz durumunda, şüphe duyan çalışanların önemli sorunlara katkıda bulunmalarına yardımcı olan bir şirkete daha sadık kalacaklarını işletmeyi olumlu sosyal etki için bir güç olarak görüyor.


Panelde misyon ve amaçlarını sürdürülebilir değerlerle bütünleştiren ve çevresel ve sosyal hedefleri işleriyle bağlantılı şekillerde destekleyen, markalaşan sürdürülebilir ürünlerini ve uygulamalarını başarılı bir şekilde anlatan geçmişi 50-60 yıla dayanan panelistlerin firmaları potansiyel bir pazardan pay almaya hak etdikleri gibi, tedarikçilerindeki ve üreticilerindeki çalışma koşulları konusunda şeffaf olmalarını ve küresel tedarik zinciri ağlarında çalışma koşullarında, çevre sağlığı ve güvenliğinde insan hakları uyumluluğunu dile getirdiler. 

İtibar ölçümlerine uygun marka itibarlarını şekillendirebilecek tüm faktörlerin olmazsa olmaz koşulları anlatan panelistler.   tüketicilerin, benzersiz beslenme ve kişisel sağlık hedeflerine daha agresif bir şekilde ulaşmalarına yardımcı olacak özelleştirilebilir yiyecekler, içecekler ve diyet çözümleri aradıkların bilincinde olduklarını bu şekilde varlık gösterdiklerini vurguladılar.



Moderatör Celal Toprak sağlıksız yiyecek ve içecek ürünlerinin satış ve pazarlamasının hangi koşullar altında sorumsuz olduğunu ahlak kavramından yola çıkarak, firmaların hem piyasa hem de piyasa dışı çevrelerde insanların özerkliğine saygı gösterme ve zarar vermeme ilkesine bağlı kalma görevleri olduğunu savundu 

Gayretli çalışmaları sonucunda oluşturulan panelde Güvenilir Ürün Platformu (GÜP) yönetim kurul üyesi Elif Aşlamacı Gıda ürünün önemine dikkat çekerek sağlıklı ürün için derneklerinin çalışma misyonunu vurguladı.

Gerçekdende kanımızca Koronavirüsün katlanarak yayılması, markaların pazarlama stratejilerini neredeyse tamamen hareket halindeyken değiştirmek zorunda kalmasına neden olması, markaların bu salgının ortasında benimsemesi gereken yaratıcı pazarlama stratejisine ihtiyaç duyulmasıdır.



COVID-19 salgının, dünyaya yayılmasını kontrol etmek ve eğriyi düzleştirmek için daha katı önlemler almaya zorladı. Bu tür sıkıntılı zamanlarda, markaların hedef kitleleri ile ilettikleri anlatının mantıklı olmasını sağlama sorumluluğu vardır ve bu da pazarlamacılar için zorluk teşkil etmektedir. Pazarlama kampanyalarını değiştirmek ve pazarlamaya tamamen yeni bir yaklaşım benimsemek zorundalar. Markaların empati kurması gerekse de küresel krize karşı tarafsız bir duruş sergilemeleri gerekiyor.

Hedef kitleleri üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurarak doğru mesajı yaymak markaların sosyal sorumluluğudur. Birçok marka bunu sosyal mesafeyi ve diğer güvenlik önlemlerini teşvik eden iyi düşünülmüş kampanyalar yoluyla ve diğerleri bağışlar sunarak gerçekleştirdi. Etkileşimi Artırmak için Sosyal Medyayı Kullandı. Ruh sağlığına öncelik veren mesajı yaymak için Influencer pazarlamayı kullanarak sağlık korumasına destek verdi.

COVID-19 için pazarlama kampanyaları ve mesajlar hazırlarken, satışlarını sürdürmek, hedef kitleye değer katmak çok önemli. COVID-19 Pandemi, "dijitale geçme" hızımızı hızlandırdı ve birçok çevrimiçi sektöre yeni bir güç verdi. 

Daha önce  Zoom'a hiç bu kadar bağımlı olmamıştık, bu da dijital pazarlamacılar olarak teknolojiye olan bu yeni güveni kendi yararımıza kullanan kararlar almak istediğimiz anlamına geliyor. Pazarlama planı içinde yeni stratejileri gerektiriyor.

Panel katılımcıların soru ve katkılarından sonra destek verenlere sertifika verilerek devam etdi. Toplu fotoğraf çekimiyle son buldu.


yilmazparlar@yahoo.com

Tunç Soyer-Yerli Tohuma Sahip Çıkalım

   Yerli Tohuma Sahip Çıkalım

Başkanlığımı Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleri ile “Yerel Kalkınma Modeli” başlıklı online toplantıda bir araya gelen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer;  Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu, Yerelde tohum ve hayvancılık rekabet gücünü arttırdığını, Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

Gerçekdende "Covid-19 salgını bariz bir şekilde ülkemizde tarım politikası değişikliğine gidilmesi gerekdiğini gösterdi. Öncelikle gıda maddelerine yoğun ilgi gösterilmesi, sorunun çok boyutlu önlemlerle giderilmesini zorunlu kılmaktadır

Tarım sektörü stratejik bir sektördür. Gıda ve su, insanlar için en önemli ihtiyaç maddeleridir..Ülke düzeyinde arazi kullanım ve tarımsal üretim planlaması yapılmalı, tarım üretim miktar artışı, ürün çeşidi ve üretim sürekliliği sağlayan planlamalar yapılmalı.

Tarımsal ürün ithalatı sıfır seviyeye çekilmeli, girdi maliyetlerin düşürülmesi, ürüne  desteklerinin artırılması şart olduğudur. Tarım  insanların sosyo- kültürel yaşamlarını değiştirip şekillendiren farklı etmenleri mevcutdur. Tarım, yaşamın kaynağıdır.

insanlığın varoluşundan bugüne kadar önemini korumaktadır. Yaşam devam ettiği sürece de önemini koruyacaktır. 

Toplantı moderatörlüğünü yapan Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Başkanı Celal Toprak, yaşadığımız pandemi döneminde yerel kalkınmanın daha da öne çıktığını söyledi. Başkan Toprak “İzmir’de bu konuda somut adımlar atılıyor. Başkan Soyer ile bunları konuşmak istedik. İzmir’de atılan adımları birinci ağızdan dinlemek için buradayız” dedi.

 İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yerel kalkınmanın bugüne kadar birbiri arasına duvar örülmüş, şehirlerdeki milyonlarca yurttaş ile alın teriyle ekmeğini kazanan üreticiler arasında bir köprü vazifesi gördüğünü ve bu köprüyü daha da güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi. Yerli tohuma sahip çıkmak, üretilen ürünü işlemek ve katma değerini yükseltmek, üreticilerin kooperatif veya birlikler çatısı altında örgütlenmesini sağlamak, ürünleri tüm Türkiye ve dünyaya pazarlamak üzerine kurulu bir tarım stratejisi benimsediklerini vurguladı.

 İzmir özelinde yerel kaynaktan bahseden Başkan Tunç Soyer, “İzmir’in tarımsal büyük zenginlikleri ve değerleri var. Turizm anlamında da olağan üstü potansiyelleri var. Biz bu iki değeri ortaya çıkararak gücünü arttırmak ve bir yandan da ortaya çıkacak böyle bir tabloyu dünya ile entegre etmek için bir çalışma yapma ihtiyacı duyuyoruz. Amacımız dünyadan ilham alan ama aynı şekilde dünyaya ilham olan bir kent olmayı planlıyoruz” dedi.


 Tarımla turizmle ilgili birçok şey yaptıklarını vurgulayan Başkan Tunç Soyer, “Hepsinin arka planında en çok kafa yorduğumuz meseleyi söyleyeyim: O da demokrasi. Bugün dünyanın içine düştüğü sorunların büyük bölümü giderek otoriterleşen bir popülist iklimin hâkim olmasından ileri geliyor. Bu, ne yazık ki demokrasinin erdemlerinden, değerlerinden uzaklaşmayı da beraberinde getiriyor. Öyle olunca her koyun kendi bacağından asılıyor” şeklinde konuştu ve şöyle devam etti:

 “Eskiden tarım sadece tarlada ürün yetiştirmekten ibaretti dolayısı ile sadece ziraat biliminin konusuydu. Günümüzde tarım iletişimle, endüstriyel tasarımla, pazarlamayla ilgili bir sektör. Şunu bilmeliyiz ki ziraat bilimiyle ve toprağı eken insanla ile sınırlı bir şey değil tarım. Bir yandan bilimsel eşitliliği de işin içine katmayı başarmalıyız. Diğer yandan ise sürecin başından itibaren tohumdan ihracata kadar olan sürecin her bir etabının birbiri ile olan bağını ortaya çıkartarak o bağların biçimlenmesini ve arasındaki ilişkinin güçlenmesini sağlayarak sürdürmek zorundayız. Bunun olabilmesi ancak demokrasi ile mümkün.”

Ülke olarak yerel tohumlara ve yerel hayvancılığın geliştirilmesine çok ihtiyaç olduğunu anlatan Tunç Soyer, coğrafyanın iklimine, genetik kodlarına, geçmişine ve kültürüne çok daha uygun olduğunu ifade etti. Aynı zamanda bunların rekabet gücünü de arttıran imkanlar sunduğunu söyledi.

Soyer bu süreçte çok önemli başarılar elde edildiğinin altını çizerek, “Saksıda yetiştirdiğimiz bir avuç karakılçık buğdayı ile başlattığımız süreç bugün bin dönümün üzerinde bir üretime dönüştü. Bugün İzmir’in birçok ilçesinde kara kılçık yetiştiriliyor. Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Küçük üreticinin, aile çiftçisinin üretimine destek olmayı ve böylece başka bir tarımın mümkün olduğunu göstermeyi hedefliyoruz. Küçük üreticiyi desteklemek için çıktığımız yolda bir sembol oluşturduk.  Endüstriyel tarım dışında çiftçiyi yaşatmamız, kooperatiflere sahip çıkmamız gerekiyor. Biz kooperatifleri açık çek verdik. Ne üretirseniz alacağız diye. Yoksa üretim yaptıramayız” dedi ve şu noktaların altını çizdi:

 “Yerel tarımın korunması sahiplenmesi ve desteklenmesi üzerinde durmamız gereken çok önemli bir konu. Ne zaman küçük üretici toprağından hayatını idame ettirecek bir gelir sağlayamıyor o zaman köyden göç başlıyor ve o kadim kültür zayıflıyor ve köklerinden kopmaya başlıyor. Küçük üreticiyi desteklemek zorundayız. Kent dengesini sağlayabilmek ve tüketicinin sağlıklı ve çeşitli ürünlerle buluşması açısından küçük üreticiyi yaşatmak zorundayız. Buda kooperatifçilikten geçiyor. Üreticinin ürününü işlemek mutlaka katma değer bir ürüne dönüştürmeye ihtiyaç duyuluyor. Sonraki süreç ise işlenen ürünün uluslararası alanlarda pazarlanması. Böylelikle üretici kooperatiflerimizin de gücü artacak.”



 Dünyanın en büyük tarım ürünü ihracatçısı listesinde Hollanda’nın ikinci sırada olduğunu belirten Başkan Soyer, “İzmir tarihi boyunca Ege Bölgesi ile var olmuş. İzmir’i İzmir yapan şey aslında Ege’dir. Ege, tarih boyunca üzümünü, incirini, her şeyini İzmir üzerinden dünyaya pazarlayabilmiş. Hollanda dünyanın en büyük ikinci tarım ihracatçısı ülke konumunda. Ege Bölgesi Hollanda’dan biraz daha büyük ama Ege Bölgesi gibi bereketli bir coğrafya Hollanda’nın çok daha gerisinde. Bunu hazmedemiyoruz. Ve bunu değiştireceğiz. Kısacası biz bulunduğumuz noktayı hak etmediğimiz için yerel kalkınmaya önem veriyoruz. Bu dört ilke çerçevesinde sürdürdüğümüz tarım politikalarının yerelden kalkınmamızın önünü açacağını düşünüyoruz ve her biriyle ilgili birçok projeyi hayata geçiriyoruz. Tarım konusunda sürdürdüğümüz bu çalışmaları turizm için de yapıyoruz. İzmir’deki turizm aktörlerinin sesini dinliyoruz ve birlikte bir turizm planlaması yapıyoruz” dedi.

Adını ‘Halkın Bakkalı’ koydukları mekânlar açtıklarını da belirten Tunç Soyer.”Bu mekânlarda sadece kooperatiflerimizin ürettiği ürünleri satıyoruz. Türkiye’nin birçok üretici tarımsal kalkınma kooperatifinden ürün geliyor. Artık bu pazarlamayı sanal ortam üzerinden güçlendireceğiz. Bunun yazılımıyla ilgili çalışma tamamlanmak üzere. Önümüzdeki günlerde sadece iç piyasada değil, yurt dışına da ürünlerimizi pazarlayacağız. Burada özellikle ürünün işlenmesiyle elde edilen yeni endüstriyel ürünlerin olmasına gayret ediyoruz. Örneğin biz mandalina kurusu yapmıştık. Bu sayede ürün yaklaşık beş-altı misli değer kazandı. Daha önce bu ürün üreticinin elinde kalıyordu ”dedi.

yilmazparlar@yahoo.com


Kaynak; Net Haber Ajans


Duvarların Ötesinde Proje sergisi

 Duvarların Ötesinde Proje sergisi

Fransız Dev Sanatcı Saype’nin devasa eserleri sergisi “Duvarların Ötesinde” proje sergisi 26 Ekim 2020 Pazartesi günü Taksim Sanat'ta sanatsever ziyaretcilerle buluştu,


Saype'ın Haziran 2019'da başlattığı küresel Duvarların Ötesinde projesinin sekizinci durağını İstanbul oluşturuyor.

Doğrudan çimlerin üzerinde devasa, geçici halka açık sanat eserler yaratmayı amaçlıyan, kömür ve tebeşirle biyolojik olarak parçalanabilir bir boya geliştiren bu özel boya ile 7 yılı aşkın bir süredir, çimlere devasa freskler yapan fikirleri, mesajları, duyguları aktaran sanatcının eserlerin bir kısmını  kapsayan sergi, 7 kasım 2020 tarihine kadar ziyarete açık olacak.



İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş., Beşiktaş Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi, İsviçre Başkonsolosluğu, Institut français Turquie ve UPS'in desteğiyle gerçekleşen projenin Institut français Turquie iIetişim Sorumlusu Aslı Akıncı Utkan ve UPS İş Geliştirme Direktörü Benal Topuzlu ile gezdiğimiz sergide resimler altındaki mesajların her biri bir hikayeyi özetliyor. 

Kutuplaşmakta olan bir dünyada, sembolik olarak dünyanın en büyük insan zincirini yaratmayı seçen sanatçı, Duvarların Ötesinde (Beyond Walls) projesiyle bizi yardımseverliğe ve birlikte yaşamaya davet ediyor. 



Birliği, karşılıklı yardımlaşmayı ve duvarların ötesindeki ortak çabayı simgelemek amacıyla, şehirden şehre kayan ve iç içe geçen, tokalaşmış elleri çimenlerin üzerine çiziyor.

Sergide dikkatimizi çeken, projenin ilk durağı Paris. Eyfel Kulesi'nin altındaki Champs de Mars çimlerini devralmasına izin verilen ilk sanatçı. Çimlere püskürtülen, birbirine kenetlenmiş bir dizi eller yüzlerce metrekareyi kaplıyor. 



Yere yaklaştıklarında pek bir anlam ifade etmeyen, ancak kulenin tepesinden görünen eserin yer aldığı projenin 2 ni durağı olarak Andora, sırasyla Cenevre, Berlin, Ouagadougou, Yamoussoukro ve Torino. Projenin 8. adımı ise, İstanbul.

Guillaume Legros Saype lakaplı Sanatçının Haziran 2019'da başlattığı küresel “Duvarların Ötesinde” projesi dünyanın en büyük insan zincirini İstanbul'dan geçirme arzusundan doğduğunu öğreniyoruz. 



Bu anlamda, gerçek bir işbirlikçi ve çok taraflı proje söz konusu. Anıtsal eserlerinin amacı kültürler arasında köprüler döşemek olan bir ressam için, Akdeniz ve Karadeniz dünyalarının kavşak noktasındaki İstanbul kenti, hayati anlamı olan bir durak. 

İsviçre’de yaşayan Fransız sanatçının oluşturduğu evrensel halk dansının devasa elleri, Avrupa ve Afrika kıtalarını buluşturduktan sonra, bu kez de Boğaz'ın Avrupa yakasına gelecek ve Asya kıyılarına ulaşmak için boğazı geçecek. Böylece şehirden şehre, kıtadan kıtaya, Batı’yla Doğu’yu sarmalayan büyük bir kardeşlik zinciri çizmeye devam edecek 

Sergi 7 Kasım 2020 Cumartesi gününden itibaren Institut français Türkiye'nin İstiklal Caddesi cephesinde sergilenecek.

yilmazparlar@yahoo.com


Muratbey pandemiyi fırsata çevirdi-Yılmaz parlar

Krizi Fırsata Çevirenler

Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi gazeteciler Derneği ( EGD ) ve Güvenilir Ürün Platformu üyeleri, “Muratbey ile Peynir Sohbetleri” başlıklı online toplantıda; Süt ve peynir sektöründeki son değerlendirmelerini paylaşan, Muratbey Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol “Muratbey, pandemide Avrupa ihracatını yüzde 20 artırdı” dedi


Tüm Dünyada bütün sektörleri, ekonomide durma noktasına getiren son derece olumsuz etkiliyen pandemi sürecini fırsata çeviren Gıda seköründe özel peynirler kategorisinde ön sıralarda bulunan Muratbey ihracatlarını artırmaya devam ettireceklerini dile getirdiler.

İnovatif lezzetleriyle yeni pazarlarda söz sahibi olacağını söyleyen Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol, 4 kıtada milyonlara peyniri sevdirdiklerini, süt ihracat izninin çıkmasının ardından 6 milyar dolarlık Çin pazarı için ihracat izni aldığını söyledi.


Muratbey’in yurt içinde ve yurt dışında büyük bir beğeniyle tercih edildiğinin altını çizen Necmi Erol, “Avrupa ülkeleri de dahil olmak üzere yurt dışı pazarlarda kendi markamızla ve Türkiye’de üretilmiş yerel peynir çeşitleriyle rekabet ediyor olmak bizim için gurur verici. Bugün Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere, pek çok ülkeye ihracat yapıyoruz” dedi. Covid-19 salgınında Avrupa’ya yönelik ihracatlarında yüzde 20’lik bir artış olduğunu ifade eden Necmi Erol, Muratbey’in ihracat ağını sürekli genişlettiklerini belirtti. Necmi Erol, “Tüm dünyada insanlar evde kaldığı zaman haliyle kolay hazırlanabilen, atıştırmalık ürünlere talepleri artıyor. İnovatif ürünlerimizin çekici gücüyle ihracat ağımızı büyüterek yeni pazarlara giriş yaptık. İhracatın ciromuz içindeki payı yüzde 5’ten yüzde 21’e yükseldi. 5 yıllık stratejik planımızda bu oranı inovatif ürünlerimizle yüzde 40’a çıkarmak var” şeklinde konuştu.




“Çin’e ihracat izninin çıkması sektörümüz için çok olumlu”


Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü’nün 2012 yılından bu yana sürdürdüğü çalışmalar sonucunda Çin’e ihracat izni alındığını hatırlatan Necmi Erol, Muratbey’in Çin’e süt ihracatı izni alan 54 firma arasına yer aldığı bilgisi paylaştı. Erol, “Çin 6 milyar dolar ile dünyada süt ürünleri ihracatının başında geliyor. Türkiye’nin üretim potansiyeli ve sanayi altyapısı Çin’e süt ürünleri ihracatı için uygun. Bu çok büyük pazarın sektörümüz için olumlu sonuçlar doğuracağına

inanıyoruz” dedi.



Muratbey inovatif ürünleri ile ödüle doymuyor


Muratbey’in tüm tüketicilere sağlıklı ve güvenilir peynirler sunmak amacıyla inovasyona büyük önem verdiğini söyleyen Necmi Erol, peynir lezzetini çeşitlendirerek daha çok sayıda insana peyniri sevdirmek istediklerini söyledi. Muratbey Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Erol, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bugün yediden yetmişe tüm tüketicilerin büyük bir beğeniyle tükettiği Burgu, tamamen Muratbey Ar-Ge’sinin ortaya çıkardığı bir ürün. Yaklaşık 60 ülkede tasarımı tescillenen, zekâ ürünü inovatif peynirimiz Burgu’nun özgün ve benzer şekillerinin patenti de bize ait. Yurt dışında Helix adıyla raflarda yer alan Burgu’yu Kaufland, Rewe, Edeka gibi Almanya’nın dev zincir marketlerinde satışa sunmaya başladık. 2018’de süt ürünleri endüstrisindeki en başarılı ürünlerin değerlendirildiği ‘Dünya Süt Ürünleri İnovasyon Ödülleri ( World Dairy Innovation Awards) 2018’ yarışmasında kendi buluşumuz olan Burgu peyniri ile dünya çapındaki firmaların arasından sıyrılarak ‘En iyi Peynir’ ödülünün sahibi olduk. 2020’de de Burgu, Almanya’da kendi kategorisinde 2019/2020 için ‘Yılın Ürünü’ seçilerek ‘Altın Ödül’e layık görüldü”






Muratbey Plus ve Muratbey Misto sağlıklı yaşamı destekliyor

‘Özel Peynirler’ kategorisinde Türkiye pazar lideri olduklarını söyleyen Necmi Erol, inovatif bir bakış açısıyla hazırladıkları ‘Muratbey Plus’ ve ‘Muratbey Misto’ ürünleriyle de halk sağlığı adına pandemi döneminde önemli bir fonksiyon üstlendiklerini söyledi. Tuzu azaltılmış ve D vitamini ile zenginleştirilmiş ‘Muratbey Plus’ ve ‘Muratbey Misto hakkında bilgiler veren Erol, “Bağışıklığın güçlü olduğu durumlarda salgın hastalıklara yakalanma riski düşüyor. Ancak maalesef bağışıklığın güçlendirilmesinde çok önemli olan D vitamini eksikliği, Türk toplumunun yüzde 90’ında görülmektedir. Bu eksiklik dünya genelinde de ciddi boyutta yaşanmaktadır. Bizler Muratbey olarak tüm bunları öngörerek yeni bir seri ürün hazırladık. D vitamini ile zenginleştirilmiş şekil şekil peynirimiz Misto’yu ve Muratbey Plus serisi peynirlerimizi sağlıklı yaşamı desteklemek üzere tüketicilerimize sunduk. Bu ürünlerimizin 100 gramında 5 mcg D vitamini bulunuyor. Bu da günlük ihtiyacınızın % 33’ü demek. Muratbey Plus yetişkinlere hitap ederken, Çocuklar için ise eğlenceli peynir Misto’yu ürettik. Misto ile geçtiğimiz günlerde sektörümüzün kıymetli ödüllerinden biri olan Dünya Süt Ürünleri İnovasyon ödüllerinde finale kalmayı başaran tek Türk markası olduk” şeklinde konuştu.

Firma hakkında bilgi paylaşan Necmi Erol, 


Muratbey Gıda ‘nın temeli 1965 yılında atıldı. Muratbey sahip olduğu geniş tarım alanlarıyla Ege Bölgesinin en önemli üretim merkezlerinden Uşak’ta 2004’te modern anlamda ilk fabrikasını kurdu. Bugün, 35 bin metrekare kapalı alana sahip entegre üretim tesisi, yaklaşık 400 çalışanı ve günde 700 ton süt işleme kapasitesiyle Türkiye’de ve ihracat pazarlarında peynirin gelişimine yön veriyor.


Birbirinden lezzetli 300’ün üzerinde ürün çeşidiyle Muratbey, dünya genelinde 4 kıtada Türkiye’de ise 30 bini aşkın satış noktasında tüketicilerle buluşuyor. Muratbey, dünya mutfaklarına kazandırdığı geleneksel Türk peynirlerinin yanı sıra; tuzu azaltılmış, D vitamini ile zenginleştirilmiş ve özel tasarımlı inovatif ürünleriyle de damaklara tat, vücuda sağlık ve bağışıklık sistemlerine güç katıyor. Diğer yandan özellikle çocuklara peynir yeme alışkanlığı kazandırmak için ürettiği Misto serisi tüm pazarlarda ebeveynlerin ve çocuk tüketicinin takdirini kazanıyor. Tüm bu çalışmalarla Muratbey, “Özel Peynirler” kategorisinde Türkiye pazar lideri oldu.


Muratbey 2011 yılından bu yana global inovasyon ödülleri, A.L.F.A Awards, QUDAL- Kalitede 1 Numara, Uluslararası Tüketici Dostu Marka gibi ödüllere, madalyalara , Üstün Mükemmellik statüsüne ( İsviçre Merkezli  ICERTIAS) layık görüldü. Muratbey Burgu ise “En İyi Peynir”’ (Dünya Süt Ürünleri İnovasyon Ödülleri) ünvanlı bir lezzettir. Almanya’da yayınlanan süt ve süt ürünleri dergisi Milch-Marketing’in okuyucuları tarafından da kendi kategorisinde 2019-2020 için ‘Yılın Ürünü’ seçilerek ‘Altın Ödül’ kazandı.


Muratbey, toplumun gelişimine ve sürdürülebilirliğine katkı sağlamak amacıyla başta eğitim ve kadınların güçlendirilmesi olmak üzere birçok sosyal sorumluluk projesini de başarıyla sürdürmektedir. Sürdürülebilir Gıda Platformu üyesidir.


yilmazparlar@yahoo.com

Enerex-yuvarlak masa -Yılmaz Parlar

 


Enerjide Yeni Trendler

ENEREX Antalya Enerji Verimliliği ve Dönüşümü Fuarında, Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazeteciler (EGD)’nin enerji editörleri ve Enerji uzmanları geleceğin fuarına yol haritası oluşturmak için yuvarlak masa düzenlendi. Enerji masaya yatırıldı. 2020 yılı ve sonrası trendler incelendi. Tartışıldı.



EGD Başkanı Celal Toprak Yuvarlak masanın moderatörlüğünü üstlendi. ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı açılış ve sonunda soruları cevaplıyan konuşma gerçekleştirdi.
Her zaman ki gibi hiperaktif idare etdiği panel gibi yuvarlak masa toplantısına da sinerji yaratan Celal toprak fuar konseptini temasını çok uygun bulduğunu enerji verimliği ve dönüşümlü enerjinin etkinliği hakkında kısa ön konuşma yaptı.
Enerji Verimliliği daha az enerji kullanarak istenen sonucu elde etmek anlamına gelir. Böylece, enerji verimliliği enerjinin korunmasıdır.
Tasarruf etmek, daha az enerji tüketmek veya kullanımını tamamen bırakmak anlamına gelir. Enerji verimliliğine yönelik çalışmalar teknolojik ilerleme ve gelişme gerektirir. Enerji tasarrufu bir tür erdem olarak düşünülebilir ve elbette var olma hakkı vardır. Ancak, ihtiyaçlarımızı karşılamak için ürün performansında bir artışa yol açamaz. Verimlilik ilerleme demektir. Kaynaklarımızı ve paramızı kurtarabilir. 



ANFAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bıdı ilk olan fuarı uluslar arası düzeyde düzenlemelere devam ederek fuar kenti yapmayı buna tüm herkesimin katılması gerektiği anekdotla Almanya’daki ötelin sektöründe fuara ziyaret nedeniyle konaklama fiyata yaptığı indirimi örnekledi.

Yeni trendlerden konuşma ağırlığı enerji depolama değerlendirilmesiydi. Enerji depolama ve daha iyi piller. Yenilenebilir enerjinin en popüler kaynaklarının güvenilirlik eksikliği, güneş PV geceleri çok yararlı olmadığı ve rüzgar enerjisinin rüzgara ihtiyaç duymasıdır. Bu nedenle, "güneş parladığında depolama yapmak", enerji karışımındaki yenilenebilir enerjilerin geleceğini sağlamak için hayati önem taşımaktadır. Daha iyi ve daha uzun ömürlü pillerin yanı sıra yenilenebilir kaynaklardan üretilen enerjiyi depolamanın diğer yollarını geliştirmek için çok fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. İyi enerji yönetiminin ayrılmaz bir parçası, uygulanabilir ve güvenilir depolama sistemleri ve buna bağlı olarak pillerdir. 

Diğer trend yapay zeka Enerji endüstrisi de dahil dünyanın birçok endüstrisinde dalgalanıyor. Yapay zeka, enerji şirketlerinin ve tüketicilerinin enerji üretimi ve tüketimindeki eğilimleri belirlemeye ve takip etmeye yardımcı olan verileri toplamasına ve gözden geçirmesine yardımcı olmak için kullanılıyor. Akıllı sayaçlar ve akıllı enerji yönetim sistemleri de yapay zeka entegrasyonundan faydalanıyor. 
Blockchain ağları Blockchain teknolojisi enerji endüstrisindeki bir başka heyecan verici gelişmedir. Bu eşler arası ağlar, müşterilerin enerjiyi etkili bir şekilde ticaret yapmalarına yardımcı olur. 
Bu enerji şirketleri tarafından veya hatta özel kişiler tarafından kullanılabilir. IoT tarafından desteklenen bu teknoloji, akıllı, enerji tasarruflu cihazların ve  bina yönetim sistemlerinin performansını artırmaya yardımcı olabilir .
Şebeke paritesi esastır. Şebeke paritesi, alternatif bir enerji kaynağı, elektrik şebekesinden gelen güç fiyatından daha düşük veya ona eşit olan yüksek bir elektrik maliyetiyle güç üretebildiğinde ortaya çıkar. Güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla, daha popüler, birçok kamu hizmeti şirketi en kısa sürede şebeke paritesine ulaşmak istiyor. Bu eğilim 2020'de önceki yıllarda olduğu kadar önemli olacak. Bu doğrudan teknolojik ilerlemelere bağlıdır, çünkü şebeke asgari kaynaklarla eyaletler arasında daha verimli bir şekilde yaygınlaştırılacaktır. Bunun yanı sıra, kısa vadeli yatırımlara ihtiyaç duyulmasına rağmen uzun vadede net gelir tasarrufu sağlanacaktır. Bunun çoğu, tüketicilerin giderek artan bir şekilde sürdürülebilir elektrik aramalarıyla dengelenmelidir.


Şebekenin siber güvenliği, Enerji şebekesinin artan dijitalleşmesinin bir dezavantajı, siber saldırılara karşı savunmasızlığıdır. Uyumlu ve sofistike bir saldırı, teorik olarak bir ulusun tüm enerji şebekesini yok edebilir. Blockchain, bu tehlikenin üstesinden gelmeye yardımcı olan sihirli silah olabilir .
Dağıtılmış Enerji Kaynağı (DER). konut, ticari ve endüstriyel segmentlerdeki elektrik müşterilerinin giderek daha fazla para tasarrufu sağlamayı, daha temiz enerji kaynakları kullanmasını, esnekliği sağladığını ve enerji kullanımları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olduklarını  ve özellikle artan devlet yenilenebilir portföy standartlarıyla karşılaşan kamu hizmetlerinin (RPS) ve kurumsal karbon azaltma hedefleri, rüzgar ve güneş gibi değişken kaynakların artan arzının dengelenmesine yardımcı olmak için daha esnek kaynaklar aramanın yanı sıra, en yüksek talebi tıraş etmeye, yeni nesil ve iletim oluşturma maliyetlerinden kaçınmaya ve müşterileri daha fazla meşgul etmeye çalışmaktadır., DER’ler, tipik olarak 1 ila 10.000 kW arasında değişen küçük ölçekli güç üretimi veya depolama teknolojileridir .   
Aslında, enerji üretimini ve mümkünse depolamayı merkezsizleştirmenin bir yoludur. Dağıtılmış Enerji Kaynağı (DER) stratejileri ve teknolojileri, 2020'de bazı ilginç gelişmeler gösterecek olmasıdır.
Politika ve enerji politikası. Dünyadaki birçok hükümet, belirli bir tarihe kadar karbondan arındırma yönünde giderek daha fazla baskı yapıyor. Bu tür politikalar, vurgulanan eğilimlerin çoğunun geliştirilmesini sağlayabilir. Bu konular üzerinde konuşmalar gelişti.  Enerji verimliliğinin artırılmasında; ev aletlerinin enerji verimliliğini artırmak, asgari enerji performansları üzerinde kontrol sağlamak ve artan sayıda ev aleti için uygun çalışma standartları sunmak için aktif olarak çözümler geliştirmek ve uygulanmalıdır.
Yakıt tüketimini azaltmayı ve enerji kontrolü, yeşil binalar ve temiz ulaşım gibi karbondioksit emisyonlarını azaltmayı amaçlayan teknolojiler, enerji verimliliğine ve daha düşük CO2 emisyonlarına katkıda bulunan önemli teknolojik araçlar olacağı gibi konular geleceğin teknolojisine ilham veren konuları kapsadı.
Yuvarlak masa soru cevap sonrasında toplu fotografla noktalandı.
 yilmazparlar@yahoo.com

Astrolog Bilge Ak’dan farklı astroloji-Yılmaz Parlar

Astrolojide Türkiye Ekonomisi

Astroloji bir dildir. Bu dili anlarsanız, gökyüzü sizinle konuşur. Hava raporu gibidir; gelecekte hangi koşullarla karşılaşacağınızı anlatır. Hava durumu uzmanı muhtemelen yağmur yağacağını söylüyorsa, bir şemsiye alırsınız. Bu tavsiyeye uyarsanız ıslanmazsınız.

Genç yetenek ünlü astrolog Bilge Ak’dan farklı astroloji. Tıpta doktorun kişiliği, sağlık başarısının ana anahtarı olduğu gibi, astrolojide astrologun kişiliği de başarının ana anahtarıdır. Astrolog doğru olmalı.



Yurtiçi yurdışı ekonomi üniversitelerden mezuniyeti ve yüksek lisansları olan Bilge Ak  ekonomist olarak iş hayatına girdi. Ancak astronomiye derin tutkusundan dolayı noktaladı.

Ekonomi eğitimleri sürecinde aynı paralellikde en ünlü astroloji duayenlerden eğitimini aldıkdan ve uzun süre araştırma deneyimlemelerden sonra astrolog olarak varlık göstermektedir.
Derin ve yıllarının çok ötesinde bilgeliğiyle, tüm vizyon sahibi girişimcilere yönelik yol haritasını çiziyor, eğitimler veriyor.
Çalışmalarına güçlü bir lazer keskinliğiyle analiz ve derin maneviyat karışımı getiriyor Liderlik, rehberlik ve motive etmeyle birlikde akıl hocalığı yeteneği, işletme sahiplerinin yararlanabilecekleri nadir bir armağan olarak görüyorlar genç yetenek ünlü astrolog Bilge Ak’ı.
Benim astronomi haritama bakdıkdan sonra Dünya ve Türkiye ekonomisi hakkında söyledikleri son derece şaşırtıcı. Ancak tüm tarihleriyle olabilecekleri söylediklerini yazmam açıklamam doğru olmaz. Fakat bende kayıtlı.
Özet olarak; “Satürn ve Plüton kavuşumu, 2020’ye damgasını vuracak. Dünya, Türkiye ve bireysel olarak hepimiz büyük değişim ve dönüşümlere hazır olmalıyız.Yeni bir ekonomik düzen oluşacak ve bunun oluşabilmesi için belki de mevcut ekonomik sistemin çökmesi gerekiyor.”şeklinde tablo çizdi. Ayrıca dünya siyasetinde olacakları ve afetler hakkında söyledikleri de bende saklı.

Astroloji, gizli bir bilim olarak, bir yandan, sezgi, deneyim, geniş - derin bir sembolizm anlayışı ve onu belirli durumların analizinde kullanma yeteneğini içerir. Öte yandan, bir bilim olan astroloji, genel bilimsel yöntemleri kullanır ve hayal gücünün ne kadar zengin olduğuna bakılmaksızın, herkesin bir sonuca ulaşmasını mümkün kılar.


Astrolojik tahmin bilimsel bir tahmindir. Sonuçta, bilimsel bir tahmin, önerilen hipotezin veya kabul edilen teorinin mantıksal bir sonucudur. Bir anlamda, profesyonel astrolojik çalışma, zamanının bilimsel başarılarının seviyesine ve seçtiği mesleğin yeteneklerine dayanarak, bir teşhis uzmanının çalışmasından farklı değildir, ancak süper güçler ve sihir üzerine değil.

Uzun zamandan beri bir gazeteciyim, iç dünyamla oldukça temas halindeydim, astrolojiye olan güçlü hakimiyeti ve temeli pragmatizmi nedeniyle Bilge Ak ile çalışmaya ilgi duydum. İç dünyamı daha önce hiç yaşamadığım şekilde haritalamaya yardımcı olan bir süreç olsa da bana Bilge Ak rehberlik etti. İşimde bazı bölümlerin neden durduğu konusunda netliğe ihtiyaç duyduğum bir yerdeydim ve aşikar olanın ötesinde nedenler arıyordum. işimde dört elementin nasıl oynandığını ve büyümemi destekleyecek şekilde nasıl bir araya getirebileceğimi görmeme yardımcı oldu. Bu çerçeve çok  faydalı oldu.

Kadınsı sezgisel enerjisiyle birleşen zekası, bilgeliği, benzersiz ifadesiyle, Bilge Ak hayatlarında rehberliğe ihtiyaç duyanlar için adeta gizli bir silah niteliğinde, modern araştırmalarla eski uygulamaları birleştiren modern bir bilge kadındır.


Doğum haritanızla derinden bağlantı kurar ve göreviniz hakkında netleşmenizi sağlar. Eğer işinizde bir atılım, hayatınızda bir şeylerin nasıl olduğu ve gerçekten görülmesi, duyulması ve desteklenmesi konusunda bir anlayış arıyorsanız, Astrolog Bilge Ak başarının hayatınızı denge, sağlık ve amaçlarla yaşamak olduğunu anlayan bir sıradanların ötesinde görmenizi sağlayabilir.


Astrolog Bilge Ak, son derece pragmatik ve girişimcilerin işlerinin kalıplarını - gelişmelerini anlamalarına yardımcı olmak, haritasında var olan olumsuzlukları iyileştirme konusunda yeteneklidir.


İnsanın en doğasını keşfetmesi ve ışık yasasına göre onu bilincini yerine getirebilmesi gibi sadece gerçeğe işaret eden bir parmak olan astorlojinin faydalı işlevini yapar.


yilmazparlar@yahoo.com


Biyosötik Teknoloji transferi-Mas İlaç Yatırım A.Ş.-Zada Pharmaceuticals-Yılmaz Parlar

İlaç Mucitlerinden Harikalar
Bilgi ihraç ediyoruz.
İnsanlık sizi unutmayacak-Ülke sizden gurur duyacak
Biyosötik Teknoloji transferiyle, akademik çalışmalarını toplum için insanlık için en faydalı ürünlere dönüştüren hizmetiniz ve geliştirme önceliği verdiginiz dünyada en çok sayıdaki kanser ve şeker hastalığı alanlar üzerine olması hasta ve yakınlarını sevindireceği gibi parlak fikirleriniz ülke ekonomik kalkınmasına katkı sağlıyacakdır.




Spektral Holding iştirakı olan Mas İlaç Yatırım A.Ş. ve Balkanların Ar-Ge hususunda en önde gelen firmalarından Zada Pharmaceuticals arasında bir manti-karsinojenik, iki-antidiyabetik, bir antiviral, bir anti-enflamatuar ve bir pro-somatropik formulasyon içeren patent portfolyosunun lisans sözleşmeleri imzalandı.


Mucitleri Erdal Can Alkoçlar ve Metehan Yeşil in olduğu, Mas İlaç Yatırım A.Ş. 130 ilaç patentinin inhisari lisans haklarına sahip. Zada Pharmaceuticals ile geliştirme önceliği verdiği alanlar kanser ve şeker hastalığı üzerine olduğunu belirten firma yetkilileri ilk faz ilaçların raflarda yerini bulmasından sonra hedeflenen alan akut viral ve bakteriyel enfeksiyonlar olarak belirlendiğini söylediler.


Spektral Holding Yönetim kurul başkanı ve CEO’su Göksel Gürsoy ile ofislerinde konu ile bilgi aldık.


İki Müslüman ülke arasındaki ilk biyosötik teknoloji transferi olan bu lisans devirleri sayesinde 6 patentin koruduğu 32 bileşenden elde edilecek 24 ilaç ruhsatı 2 ay içinde onaylanıp ürünlerin ilk 10 tanesinin 3 ay içinde önce Bosna da sonra Benelüks ülkeleri ve Batı Avrupa genelinde piyasaya sürülecektir.


Şubat 2020 İstanbul Ticaret Odası Meclis Toplantısında, Çin’de çıkan virüs nedeniyle ekonomiye olumsuz etkilerinin konuşulması üzerine İTO İlaç ve Tıbı cihazlar Komite 8’den Veysi Cengiz Balçık, Türkiye’ye maske satan Çin firmaların, Türkiye’den maske alımından söz etdi. Çin’in agresif rekabetinden dolayı kapanan fabrikalarımız özellikle ilaç sektöründe olan firmaların zarar etselerde, Devlet himayesinde varlığını sürdürmelerini ve kötü günlerde ürünlere ihtiyaç olduğunu söylemesi ve kendi kendine yetinen ilaç ihtiyacında dış ülkelere mecbur olmıyan her türlü ilacın yerli olarak üretilmesi arzu edildiğinde, 130 ilaç patentinin inhisari lisans haklarına sahip Spektral Holding iştiraklarından Mas İlaç Yatırım A.Ş.’ye takdir ikiye katlanıyor.


Spektral Holding Yönetim Kurul Başkanı Erdal Can Alkoçlar ve CEO’su Göksel Gürsoy, Özellikle Müslüman ülkelerin ilaç teknolojisi ve biyosötik Ar-Ge konusunda bağımsızlıgı için tam kapasite çalıştıklarını,Türkiye nin bu konuda gerek beyin potansiyeli gerekse kollektif organizasyon kabiliyeti bakımından rahatlıkla doğal liderliğini üstlenecek bir ülke olduguna inandıklarını ve cok kısa sürede benzeri Ar-Ge işbirlikleriyle bu güzel başlangıcı taçlandırmak istediklerini belirttiler.


Mucit Spektral Holding Yönetim kurul başkanı Erdal Can Alkoçlar’a kanser oluşumu hakkında nedenleri sorduğumuzda;  Alkoçlar “Kansere, genlerde biriken hasar neden olur.  Bu gibi değişiklikler, genetik meyile bağlı olarak veya kansere neden olan bir maddeye maruz kalma nedeniyle olabilir. Kansere neden olan maddelere kanserojen denir.  Bir kanserojen, tütün dumanındaki belirli moleküller gibi kimyasal bir madde olabilir.  Kanserin nedeni çevresel ajanlar, viral veya genetik faktörler olabilir. Bununla birlikte, kanser vakalarının çoğunda hastalığı tek bir nedene bağlayamayacağımıza dikkat etmeliyiz. Kanser risk faktörleri kabaca; yaş, cinsiyet, kalıtsal genetik bozukluklar ve cilt tipi gibi biyolojik veya endojen faktörler çevresel olarak, örneğin radon ve UV radyasyonuna ve ince partiküllü maddelere maruz kalma birçok kimyasal, radyoaktif madde ve asbest gibi kanserojenler dahil olmak üzere mesleki risk faktörleri yaşam tarzıyla ilgili faktörler sıralanabilir. Kansere neden olan yaşam tarzıyla ilgili faktörler şunlardır: Sigara, alkol, Güneş ışığında UV radyasyonu nitritler ve mangalda üretilen gıdalarla üretilen poli aromatik hidrokarbonlar gibi gıda ile ilgili bazı faktörler.” Şeklinde özetledi.


Yaşam ortamları sorumuz üzerine; Alkoçlar, biraz daha teknik bilgiler verdi. “Asbest lifleri, katran ve zift polinükleer hidrokarbonlar örneğin, benzopiren Bazı metal bileşikleri Bazı plastik kimyasallar örneğin Vinil klorür Bakteriler ve virüsler kansere neden olabilir:, Helicobacter pylori gastrit yapan H. pylori HBV, HCV hepatite neden olan hepatit virüsleri HPV insan papilloma virüsü, değişikliğe neden olan papilloma virüsü, örnek Servikal hücreler EBV Epstein-Barr virüsü, boğaz lenfoidinin iltihabına neden olan herpes virüsü. Radyasyon kansere neden olabilir: iyonlaştırıcı radyasyon (örneğin, X-ışını radyasyonu, toprak radonu iyonize olmayan radyasyon, güneşin ultraviyole radyasyonu. Bazı ilaçlar kanser riskini artırabilir: Bazı antineoplastik ajanlar, bazı hormonlar bağışıklık yetmezliğine neden olan ilaçlar. Meme kanserinin yüzde 5-10'unda genetik yatkınlık, hastalığın ortaya çıkmasında önemli rol oynamaktadır. Özüne bakıldığında tüm kanserlerin oluş sebeplerinden bağımsız olarak vucut tarafından baskılanamama nedenleridir.


Vucut tarafından baskılanamama nedenlerini soruyoruz; “Üç başlık altında toplanabilir; Pro-apoptopik enzim ekspresyon defektleri; İmmün sistem işlev ve ekspresyon defektleri ve insulin direncinin tetikledigi kronik hiperinsulinemi” Çok detaylı teknik bilgileri verdi. Ancak sektör içinde ve konuyla ilgili olanların anlıyabileceği çok teknik bilgileri içerdiğinden yazmak istemedik.


İlacın basitce özelliği; Metabolik ve parakrinal kanser tetikleyici unsurlarla eşzamanlı mücadele edici nitelikte formule edilmiş formulasyonu, hem konvansiyonel kemoterapinin anti-karsinojenik etkisine katkıda bulunmakta hem de kemoterapinin saç dökülmesi iştah ve kilo kaybı kronik agrılar ve nöropati gibi olumsuz yan etkilerini minimize etme amacı taşıdığı bilgisini aldık.


Masa üzrinde bulunan Kıbrıs ve Türk bayrak flaması dikkatimizi çekdi. Kıbrıs’a da yatırım yapacaklarını söyledi.


yilmazparlar@yahoo.com
Asya’nın ‘İsviçre’si Türkmenistan 

Dünyanın en büyük 4. doğalgaz üreticisi Türkmenistan, 25 yıl gibi, bir devlet için çok kısa sayılabilecek bir sürede daimi tarafsızlık siyaseti ve ekonomik büyümesiyle en hızlı gelişen ülkeler arasında yer almayı başardı.  




Çin’e ve komşusu İran’a yeni doğalgaz hatları inşa ederek enerji alanında dev yatırımlar gerçekleştiren, Afganistan, Pakistan ve Hindistan doğalgaz hattının temelini de 4 ülkenin devlet başkanlarının katıldığı bir törenle atan, Türkmenistan, 12 Aralık 1995 tarihinde BM Genel Kurulunun 50. Meclisinde BM üyesi ülkelerin 185’i tarafından oybirliği ile desteklenen ‘Türkmenistan’ın daimi Tarafsızlığı’ hakkındaki özel Karar kabul edildi. Bu Karar 3 Haziran 2015 tarihinde tekrar kabul edildi. Böylece Türkmenistan, Asya’nın ‘İsviçre’si oldu. 


Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguly Berdimuhamedov tarafından ‘Türkmenistan Tarafsızlığın ülkesi’ yılı olarak ilan edilmesi üzerine Türkmenistan’ın Daimi Tarafsızlığının 25. yıldönümünün kutlanacağı 2020 yılında çeşitli etkinliklerler düzenlenecek. 


Bu kapsamda, Türkmenistan İstanbul Başkonsolosluğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. ile birlikte, 14 Şubat 2020 tarihinde Topkapı Kültür Parkında, Yuvarlak Masa toplantısı düzenlendi.

Toplantıya Türkmenistan İstanbul Başkonsolosu temsilcileri, Kültür A.Ş. Yönetimi temsilcileri, Akademisyenler ve ulusal basın mensupları katıldı.




Kültür A.Ş Müdür yardımcısı Doğan Hamit Doğruer ve Türkmenistan İstanbul Başkonsolus Myratgeldi Seyitmammedow birer konuşma yaptılar. Yuvarlak masaya katılanlar olumlu görüşlerini bildirdiler. 

Türkmenistan İstanbul Başkonsolus Myratgeldi yaptığı uzun bilgilendirme konuşmasının özetl “Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguly Berdimuhamedov tarafından ‘Türkmenistan Tarafsızlığın ülkesi’ olarak ilan edilen 2020 yılında, Türkmenistan Devletimiz daimi Tarafsızlığının 25. yıldönümünü büyük coşkuyla kutlayacak.

Türkmenistan’da Tarafsızlık ve Barış yılı olarak ilan edilen 2015 yılı boyunca ülkemizde ve uluslararası düzeyde düzenlenen çeşitli etkinlikler tekrar bizim ülkemizin dış-siyasi stratejisine büyük desteği anlamına geliyor. 


12 Aralık 2015 tarihinde “Tarafsızlık politikası: Barışa, güvenliğe ve gelişmeye yönelik uluslararası işbirliği” konulu uluslararası forum düzenlendi. 


2 Şubat 2017 tarihinde BM Genel Kurulu “Uluslararası Tarafsızlık Günü” hakkında Kararname kabul etmiştir. Bu Kararname ile Uluslararası Tarafsızlık Günü dünya tarihinde ilk kez BM tarafından kabul edilen uluslararası gün olarak her senenin 12 Aralık günü kutlanmaya başlanmıştır. 

Türkmenistan dünyanın 147 ülkesi ile diplomatik ilişkileri başlatarak, 47 uluslararası kuruluşun üyesi oldu. Günümüzde Türkmenistan Birleşmiş Milletler, Bağımsız Devletler Topluluğu, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Şanhay İşbirliği Örgütü, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi büyük bölgesel ve uluslar arası kuruluşlar ile verimli ilişkileri günden güne geliştiriyor.

  


Devlet Başkanımız Gurbanguly Berdimuhamedov tarafından öne sürülen küresel başlangıçlar ile koordinedir. Ülkemiz çok taraflı uluslararası belgelerin 152’sine katılıyor. Bunlar arasında, BM’nin ve onun özel acentelerinin kabul ettiği, uluslararası hukukun genel kurallarını içeren Sözleşmelerin 133’ü bulunuyor.


 Türkmenistan’da ve yurt dışında çeşitli ulusal ve uluslararası etkinlikler düzenlenmektedir. Bunlardan en önemlisi 11-12 Aralık 2020 tarihlerinde başkent Aşkabat’ta düzenlenecek «Tarafsızlık politikası ve onun evrensel barışın, güvenliğin ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasındaki önemi» adlı uluslararası konferans olacaktır. Bu yüksek düzeyli etkinliğe BM üyesi olan tüm devletler ve uluslar arası kuruluşlar davet edilmiştir.“  şeklinde açıklamalarda bulundu.


Yuvarlak Masa toplantısı sonrası, Topkapı Kültür Parkında bulunan Türkmen milli ve manevi sanat kültür ürünlerinin yer aldığı Kültür Evleri ziyaret edildi. Türkmen Otağında Türkmen pilavı ikram edildi. Türkmenistan kültürü sohbet edildi.


yilmazparlar@yahoo.com